— Kendini biraz daha zorla.
— Rüzgâr... Rüzgâr fleyi...
— Rüzgâr esince bir fley mi oldu?
— Tamam, flimdi an›msad›m. Rüzgâr mumu söndürdü.
— Çok do¤ru, sonra ne oldu?
— Biraz düflüneyim... Sen, kap›n›n aç›k oldu¤unu söyledin,
Sid gidip kap›y› kapatt›.
— Gerçe¤e böylesine uygun bir düfl görülebilece¤ini san-
mazd›m. Bir de düfllere inanmazlar. Evet sonra?
— Sen, benim kötü yürekli olmad›¤›m› söyledin; sonra a¤-
lamaya bafllad›n. Joe Harper’in annesi de a¤lad›. Kremay›
çald› diye onu dövdü¤üne çok üzülüyordu.
— Aman Tanr›’m, Tom, senin ruhun buraya gelmifl! Söyle-
diklerinin hepsi do¤ru!
— Sid de dedi ki...
— Ben bir fley konufltu¤umu sanm›yorum, dedi Sid.
Mary araya girerek Tom’u do¤rulad›.
— Sen de bir fleyler söylemifltin Sid.
— Sid, öbür dünyada rahat etmemi diledi. Uslu bir çocuk
olmad›¤›m› söylerken teyzem onu susturdu.
— Tam tam›na böyle oldu.
— Sonra, Joe Harper’in annesiyle cenaze töreninden söz
ettiniz. Sar›l›p a¤laflt›n›z. O, kendi evine gitti.
— Gözlerinle görsen daha iyi anlatamazd›n. Devam et.
— Benim için Tanr›’ya dua ettin. Gördüklerimden çok etki-
lenmifltim. Bir a¤aç kabu¤u bulup üzerine, ¡Biz yafl›yoruz. Kor-
sanl›k yapmaya gittik.™ diye yazarak mumun yan›na koydum.
47