mayaca¤›n› duymufltu. O koca kentte, köylerde yetiflenlerin
ak›llar›ndan bile geçiremeyecekleri kadar çok, yaflam›n› ka-
zanma yollar› vard›. Bunlar› düflününce, birden aya¤a f›rlay›p
yürümeye bafllad›. Peki, Londra’ya nas›l gidecekti? Bohça-
s›nda bir ekmek kabu¤u, eski bir gömlek, iki çift de çorab›
vard›. Cebinde, Bay Sowerberry’nin arma¤an› olan bir peni-
den baflka para yoktu.
Oliver, yedi gün boyunca aç, periflan bir hâlde yürüdü.
Gün geçtikçe kuvvetten düflüyordu. ‹yi yürekli bir gezici tah-
sildarla yafll› bir bayan, ona yiyecek bir fleyler vermeselerdi,
Oliver’›n çilesi de t›pk› annesininki gibi bir anda son bulacak-
t›. Nerdeyse yolda düflüp ölecekti.
Yedinci günün sabah›, bin bir güçlükle yürüyerek küçük
Barnet kentine girdi. Henüz pencerelerin tahta kanatlar› aç›l-
mam›flt›. Sokak bofltu. Hiç kimse uyanmam›flt›. Günefl, çev-
resine ›fl›nlar saçarak bütün güzelli¤iyle do¤uyordu. Ancak,
ayaklar›ndaki kanlar kurumufl, üstü bafl› toz toprak içinde,
buz gibi bir kap› efli¤ine oturmufl olan çocu¤a; ›fl›k, ne yaz›k
ki, yaln›zl›¤›n› ve çaresizli¤ini göstermekten baflka bir ifle ya-
ram›yordu.
Bir süre sonra, pencerelerin tahta kanatlar› birer ikifler
aç›lmaya, perdeler çekilmeye ve insanlar sokaklara ak›n et-
meye bafllad›lar. Kimi durup bir iki saniye Oliver’› seyrediyor,
kimi arkas›na dönüp bak›yor, fakat kimse ona yard›m etmeye
yanaflm›yordu.
Bir ara Oliver’›n gözüne bir çocuk iliflti. Çocuk, az önce
ona ald›r›fl etmeden önünden geçmifl, sonra geri dönmüfltü.
34