çok üzüldüm efendim.
– Bu güzel fleyleri gördün mü sen yavrum?
– Evet, efendim.
Yahudi sarard›:
– Onlar... Onlar benim, Oliver. Benim küçük hazinem. Bu
yafll›l›¤›mda tek dayana¤›m. Bana cimri, diyorlar. Cimri dedik-
leri adam›n flu kadarc›k serveti var.
Oliver:
– Kalkabilir miyim? diye sordu.
– Kuflkusuz can›m, kuflkusuz. Kap›n›n yan›nda bir testi su
var. Onu buraya getir. Bir de y›kanmak için sana le¤en vere-
yim yavrum, dedi.
O s›rada içeriye Düzenbaz girdi. Yan›nda, Oliver’a, bir ge-
ce önce Charley Bates (Çarli Beyts) diye tan›t›lan nefleli bir
çocuk da vard›. Dördü de kahvalt›ya oturdular. Masan›n üze-
rinde kahve ve Düzenbaz’›n flapkas›n›n içinde getirdi¤i s›cak
sosisli sandviçler vard›.
Yahudi kurnaz kurnaz Oliver’a göz k›rparken, Düzenbaz’a:
– Umar›m, bu sabah iyi çal›flm›fls›nd›r, dedi.
Düzenbaz:
– Hem de çok! diye yan›t verdi.
Charley Bates de:
– Çok s›k›d›r! dedi.
Oliver, art›k yavafl yavafl her fleyi anlamaya bafllam›flt›.
Ad› Fagin olan bu yafll› adam, bir yankesici çetesinin ba-
fl›yd›. Charley, Jack ve öteki çocuklarsa birer yankesiciydi. O
gün sosisli sandviç, bir cüzdan ve dört mendil çalm›fllard›,
43