Karaa¤aç
          
        
        
          Edirne’nin demiryolu istasyonu. Ken-
        
        
          tin üç kilometre kadar güneybat›s›nda,
        
        
          Meriç nehrinin bat› yakas›ndad›r. Bat›-
        
        
          s›nda Yunan topraklar›yla çevrili ve
        
        
          ayn› adla an›lan, Türkiye’ye ait küçük
        
        
          bir arazi parças›d›r. Edirne’ye Tunca ve
        
        
          Meriç köprülerini aflan karayoluyla
        
        
          ba¤l› olup s›n›rda Pazarkule gümrük
        
        
          kap›s› bulunur.
        
        
          
            Karaa¤aç, Ahmet Mükerrem
          
        
        
          1885 fiarkikaraa¤aç
        
        
          8 fiubat 1949 Ankara
        
        
          ‹kinci TBMM Isparta milletvekili. ‹lk ve
        
        
          ortaö¤renimini ‹stanbul’da tamamlad›k-
        
        
          tan sonra 1907’de Mülkiye’nin Malî
        
        
          Bölümü’nü bitirdi. Maliye Bakanl›-
        
        
          ¤›’nda görev ald›. 1917’de Say›fltay bafl-
        
        
          mümeyyizli¤ine yükseldi. 1923’te An-
        
        
          kara’daki Divan-› Muhasebat azal›¤›na
        
        
          seçildi. ‹kinci TBMM’ye Isparta millet-
        
        
          vekili seçildi ve yedinci dönem sonuna
        
        
          dek (1946) parlamentoda yerini korudu.
        
        
          
            Karaa¤aç, Mustafa Fevzi
          
        
        
          1880 fiarkikaraa¤aç
        
        
          18 Mart 1968 Konya
        
        
          ‹kinci TBMM Konya milletvekili. Kon-
        
        
          ya Hukuk Mektebi’ni bitirdi. Konya
        
        
          Merkez fier’iyye Mahkemesi kâtipli¤i
        
        
          ve avukatl›k yapt›. Konya ‹l ‹dare Mec-
        
        
          lisi Üyeli¤i yaparken 12 Temmuz
        
        
          1923’te ‹kinci TBMM’ye Konya millet-
        
        
          vekili seçildi. Parlamentoda yo¤un et-
        
        
          kinlik gösterdi ve çeflitli komisyonlarda
        
        
          baflkanl›k yapt›.
        
        
          490
        
        
          
            Karaa¤aç
          
        
        
          «Lozan’da Türk heyeti, Yunan ordusunun Anadolu’da
        
        
          bulundu¤u sürenin tamam›nda yapt›¤› zulme karfl›, tazminat
        
        
          talebinde bulunuyordu. Ancak Atina’daki ‹ngiliz diplomatik
        
        
          temsilcisi Bentick’in Lord Curzon’a bildirdi¤ine göre, malî
        
        
          güçlükler içinde bulunan Yunanistan, savafl tazminat› ödeye-
        
        
          cek durumda de¤ildi.
        
        
          Türklerle anlaflma e¤iliminde olan Venizelos, e¤er taz-
        
        
          minat isteminden vazgeçilirse, Kara¤aç’› Türklere önermeyi
        
        
          planl›yordu. ‹ngiliz D›fliflleri Bakanl›¤› da sorunun çözümü
        
        
          için bu yolun uygun oldu¤unu düflünüyordu.
        
        
          Art›k Türk ve Yunan heyetleri aras›nda tazminat konu-
        
        
          sunda anlaflman›n önünde tek bir engel vard›. Bu da ‹talya ve
        
        
          Fransa gibi ülkelerin de Türkiye’den tazminat istekleriydi.
        
        
          Tazminat sorununun ç›kmaza girmesinden kayg›lanan Rum-
        
        
          bold, Paris ve Roma’ya bask› yapmas› için Lord Curzon’a bafl-
        
        
          vurdu.
        
        
          Rumbold, Curzon’a, “E¤er ‹talya ve Fransa isteklerinde
        
        
          direnirlerse ‹smet Pafla’n›n, Türkiye’nin konferanstan çekil-
        
        
          mekten baflka çaresi olmayaca¤›n› bildirdi¤ini iletti. Tam da
        
        
          sorunun bu noktaya kayd›¤› günlerde Yunanistan’da yeni ge-
        
        
          liflmeler olmaya bafllad›. Yunan ordusunun Türkiye’ye karfl›
        
        
          yürümeye haz›rland›¤›, Bat› Trakya’ya asker y›¤d›¤› bilgisi
        
        
          konferansa ulaflt›.
        
        
          Lozan’daki Yunan temsilcileri, 24 May›s’ta tazminat ko-
        
        
          nusunda anlaflmaya var›lmazsa iki güne kadar konferans›
        
        
          terk edeceklerini aç›klad›lar. Kriz öyle bir noktaya gelmiflti
        
        
          ki, Venizelos bile kendisine bu konuda yöneltilen bir soruyu,
        
        
          “Elimizde bir mendil var. ‹ki ucu iki dü¤üm. Biri iyimserlik, bi-
        
        
          ri kötümserlik. Hangi dü¤ümün daha önce çözülece¤ini ne bi-
        
        
          leyim?” diye cevaplam›flt›.
        
        
          ‹ngiliz D›fliflleri Bakanl›¤›, Yunan yönetimini, Trakya’da,
        
        
          Lozan Konferans›’n› temelden y›kacak bir maceraya giriflme-
        
        
          mesi konusunda uyararak Yunanistan’›n böyle bir maceraya
        
        
          giriflmesine izin vermeyeceklerini aç›klad›.
        
        
          Yunanistan temsilcilerinin sözünü etti¤i iki gün geçme-
        
        
          den, Roma ve Paris üzerindeki bask›lar sonuç verdi ve bu ül-
        
        
          keler Türkiye’den tazminat isteklerinden vazgeçtiler. Art›k
        
        
          Türkler ve Yunanl›lar savafl tazminat› konusunda anlaflabilir-
        
        
          di. ‹smet Pafla, Venizelos’la bu konuda birkaç kez görüfltü.
        
        
          Ve Yunanistan’›n Türkiye’ye savafl tazminat› ödemesi sorum-
        
        
          lulu¤unu kabul etmesini ve nakit para yerine Karaa¤aç’› ver-
        
        
          me önerisini kabul etti.
        
        
          Ancak bu kez ‹smet Pafla, Baflbakan Rauf Bey ile anlafl-
        
        
          mazl›¤a düfltü. Rauf Bey, savafl tazminat› konusunda var›lan
        
        
          uzlaflmay› be¤enmemiflti. Bunun üzerine ‹smet Pafla, Musta-
        
        
          fa Kemal Pafla’ya durumu bildiren bir telgraf çekti ve kendi
        
        
          önerisi kabul edilmezse Ankara’ya dönece¤ini bildirdi.
        
        
          Mustafa Kemal Pafla, bu konuda ‹smet Pafla’n›n taraf›n›
        
        
          tutunca Rauf Bey ›srar›ndan vaçgeçti ve Türkiye, Yunanis-
        
        
          tan’dan savafl tazminat› olarak Karaa¤aç’› ald›. Böylece yeni
        
        
          bir Türk-Yunan çat›flmas› süreci önlenmiflti. Ama daha da
        
        
          önemlisi bu anlaflmayla Yunanistan, Türk topraklar›nda yap-
        
        
          t›¤› zulmü kabullenmifl oluyordu.»
        
        
          Kaynak : Kansu fiarman, Popüler Tarih, 17 Ocak 2002, s.14.
        
        
          
            Edirne’ye ba¤l› Karaa¤aç ‹stasyonu’nun geri al›n›fl›yla ilgili protokolün imzalanmas› s›ras›nda Türk, Yunan ve ‹tilâf Devletleri subaylar› bir
          
        
        
          
            arada (15 Eylül 1923).
          
        
        
          KARAA⁄AÇ NASIL ALINDI?
        
        
          
            Ahmet Mükerrem Karaa¤aç
          
        
        
          
            Mustafa Fevzi Karaa¤aç