• göz önüne getirmek:
Nas›l olaca¤›n› düflünmek.
On y›l sonraki hâlimi gözümün önüne getirmeye çal›fl›-
yorum.
• göz süzmek:
Nazl› nazl›, anlaml› bakmak.
Uzun uzun göz süzdü.
• göz ucuyla bakmak:
Sezdirmeden bakmak.
Dükkân›n önünde duran adama göz ucuyla bakt›m.
• gözü aç:
bk. açgözlü.
• gözü aç›k:
bk. aç›kgöz.
• gözü aç›k gitmek:
Gerçekleflmesini çok istedi¤i bir dile¤inin yerine geldi¤i-
ni görmeden ölmek.
Çocu¤um üniversiteyi bitirmeden ölürsem, gözlerim
aç›k gidecek.
• gözü aç›lmak:
Önceleri anlamad›¤› fleyleri ö¤renip ifline gelenle gel-
meyeni ay›rt eder konuma ulaflmak.
Onun da gözü aç›ld›, art›k her fleye inanm›yor.
• gözü al›flmak:
Bir fleyi art›k yad›rgamaz olmak.
Sakall› hâline gözüm al›flt› art›k.
• gözü arkada kalmak:
B›rakt›¤› fleyin ya da kimsenin ne durumda oldu¤unun
merak› içinde olmak.
Çocuklar› evde yaln›z b›rak›p ç›kt›¤›ndan gözü arkada
kalm›flt›.
208
Deyimler/196-216 21/07/2010 21:02 Page 208