• gözü tak›lmak (bir fleye):
Bak›fllar›n› gördü¤ü fleyden kolayl›kla ay›ramamak.
Gözü vazodaki çiçeklere tak›lm›flt›.
• gözü tok:
Zorunlu gereksinimlerini karfl›lamas›na yetecek kadar
olanla yetinen, para ve mal peflinde koflmayan kimseler
için söylenir.
Gözü tok bir insand›.
• gözü tutmak (birini, bir fleyi):
Be¤enmek, güvenmek.
Arkadafl›n› gözüm tuttu.
Bu bisikleti gözüm tuttu.
• gözü üzerinde olmak (birinin, bir fleyin):
Bir kimsenin ne yapt›¤›na, bir fleyin ne durumda oldu¤u-
na s›k s›k bakarak kötü bir durumun gerçekleflmesine
f›rsat vermemeye çal›flmak.
Gözün kardeflinin üzerinde olsun.
• gözü yememek (bir ifli):
Bir ifli gerçeklefltirebilme gücünü ve yetene¤ini kendin-
de bulamamak.
Dolab› kald›rmay› gözü yemedi.
• ... gözüyle bakmak (birine, bir fleye):
Bir kimseyi, bir fleyi ... yerine koymak.
Ona kardefl gözüyle bak›yorum.
Bu ifle oldu gözüyle bak.
• gözü yükseklerde olmak:
Bulundu¤u düzeyden daha üstün bir düzeye eriflme
amac›nda olmak.
Gözü yükseklerde oldu¤undan bu ifli be¤enmez o.
• gözyafl› dökmek:
A¤lamak.
Annesinin ard›ndan gözyafl› döktü.
214
Deyimler/196-216 21/07/2010 21:02 Page 214