• gözü dalmak:
Gözü bir noktaya dikilmifl olarak dalg›n dalg›n bakmak.
Yine gözüm dald›.
• gözü doymak:
‹stediklerini bol bol elde etti¤inden, art›k daha ço¤unu
istemez olmak.
Art›k yeter, gözüm doydu.
• gözü gibi sak›nmak:
Zarar gelmesin diye özenle korumak.
Bisikletimi gözüm gibi sak›n›r›m.
• gözü gibi sevmek:
Çok sevmek.
Arkadafl›n› gözü gibi severdi.
• gözü gönlü aç›lmak:
Neflelenmek.
Bize gelin de gözünüz gönlünüz aç›ls›n.
• gözü hiçbir fley görmemek:
1.
U¤raflt›¤› ifl d›fl›nda hiçbir fleyle ilgilenmemek.
Bilgisayardan baflka gözü hiçbir fley görmüyor.
2.
Öfkeyle en kötü fleyleri yapacak duruma gelmek.
Çok sinirlendi, gözü hiçbir fley görmüyor.
• gözü ›s›rmak:
Bir kimseyi, bir fleyi tan›r gibi olmak.
Arkadafl›n› bir yerden gözüm ›s›r›yor.
• gözü kalmak:
‹stedi¤i hâlde elde edemedi¤i bir fleyi istemekten vaz-
geçmemek.
O kazakta gözüm kalm›flt›.
• gözü kara:
Yürekli, korkusuz kimseleri nitelemek için kullan›l›r.
Hiç kimseden çekinmeyen, gözü kara biriydi.
209
Deyimler/196-216 21/07/2010 21:02 Page 209