turkce sozluk - page 399

leyle koflmak.
2.
Kofluflturmak.
kofluflturmak
(
nsz.
) Bir ifli çabucak yap-
mak, bitirmek için sürekli gidip gelmek
ya da bir iflin peflinden koflmak; koflufl-
mak.
koflut
a
.
1.
(olay, düflünce, vb. için)
1.
Ay-
n› yönde ve ayn› zamanda geliflen, efl
zamanl› olarak ortaya ç›kan; paralel.
2.
Paralel.
kot
a. ‹ng
.
1.
Giysi yap›lan bir tür pamuklu
kumafl.
2.
ön a
. Bu kumafltan yap›lan
(giysi
): kot pantolon.
kota
a. (ko’ta) Fr. ekon
. Bir ülkede, ithal
edilecek mallar›n çeflitlerini ve miktarla-
r›n› gösteren liste.
kotarmak
(-i)
1.
Piflen yeme¤i baflka bir
kaba boflaltmak.
2.
mec
. Bir ifli tamam-
lamak, bitirmek:
Sen bu ifli kotar›rs›n
.
koton
a
. ve
ön a. Fr.
Pamuk ipli¤inden do-
kunmufl (kumafl vb.).
kotra
a. (ko’tra) Fr. den
. Genellikle tek di-
rekli ve ince gövdeli yelkenli.
kova
a.
Genellikle su ya da sulu fleyleri ko-
yup tafl›maya yarayan üstünden kulplu
kap.
Kova
öz. a. gökb
. Burçlar kufla¤› tak›my›l-
d›z›, burçlar kufla¤›n›n on birinci burcu.
kovalamak
(-i)
1.
Kaçan›n arkas›na düflüp
yakalamaya çal›flmak:
Kedi kaç›yor, kö-
pek koval›yordu
.
2.
mec
. Bir fleyin arka-
s›na düflüp elde etmeye ya da bir sonu-
ca ba¤lamaya çal›flmak, izlemek, takip
etmek:
Bir sonuç alana dek bu ifli kova-
lamal›s›n
.
kovan
a
.
1.
Ar›lar›n bar›nd›r›ld›¤› çeflitli bi-
çimlerdeki sepet ya da tahta sand›k.
2.
Bir fifle¤in kapsülü, barutu ve kurflunu
tafl›yan bölümü.
kovboy
a. (ko’vboy) ‹ng
. Amerika Birleflik
Devletleri’nde atl› s›¤›r çobanlar›na ve-
rilen ad.
kovmak
(-i)
1.
Sert ve k›r›c› sözlerle ora-
dan uzaklaflt›rmak .
2.
Uzaklaflt›rmak,
kovalamak:
Keçileri bahçeden kovun
.
3.
‹fline son vermek, görevinden uzak-
laflt›rmak:
Zavall› adam› iflten kovmufl-
lar
.
kovuk, -¤u
a
. Bir fleyin içinde bulunan bofl-
luk:
a¤aç kovu¤u.
kovuflturmak
(-i
) Suçlu oldu¤u ileri sürü-
len bir kifli için gerekli araflt›rma ve so-
ruflturmay› yürütmek, takip etmek.
koy
a. co¤
. K›y›larda denizin ya da gölün
karaya do¤ru sokuldu¤u, körfezden da-
ha küçük girinti.
koyak, -¤›
a.
1.
hlk
. ‹ki da¤ aras›ndaki bü-
yük çukur, vadi.
2.
yerb
. Akarsu afl›n-
d›rmas›yla oluflmufl, bir yöne do¤ru
e¤imli, uzun çukurluk.
koymak
(-i, -e)
1.
Bir fleyi bir yere b›rak-
mak, bir yere yerlefltirmek:
Kitaplar›n›
çantaya koydu
.
2.
B›rakmak:
‹çeri kim-
seyi koymuyorlar
.
3.
Katmak, eklemek:
Yeme¤e tuz koydun mu
?
4.
Birini bir
ifle yerlefltirmek:
Bir akrabas›n› beledi-
yede ifle koydu
.
5.
(imza, tarih, adres)
Yazmak:
Bu belgeye tarih koymay›
unutmufllar
. 6.
Bir ifl için bir yere belli
bir miktar para ay›rmak:
Bütçede bize
ödenek koymam›fllar
.
7.
(yasa, kural,
yasak vb. için) Belirlemek, saptamak,
bafllatmak, uygulamak:
Hak ve özgür-
lüklerimize türlü yasaklar koymufllard›
.
8.
mec.
Dokunmak, etkilemek, üzmek:
Sözlerim ona çok koymufltu
.
koyu
ön a
.
1.
Yo¤unlu¤undan dolay› güç-
lükle akan:
koyu pekmez
.
2.
Siyaha ça-
lan (renk):
koyu mavi
. 3.
Afl›r›, yo¤un:
koyu Galatasar
ayl›.
koyulaflmak
(
nsz
.) Koyu duruma gelmek.
koyulmak
(nsz.)
1.
Koymak eylemine konu
olmak:
Elbiseler yerine koyuldu mu?
2.
(-e
) Giriflmek:
Gelir gelmez çal›flmaya
koyuldu.
koyun (I)
a. hayb
. Gevifl getirenlerden; eti,
sütü, derisi ve yünü için beslenen evcil
bir memeli hayvan.
koyun gibi
flaflk›n,
budala, karar ve davran›fllar›nda baflka-
lar›na ba¤›ml›.
koyun, -ynu (II)
a
.
1.
Gö¤üsle giysinin ara-
kofluflturmak
koyun
399
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 399
1...,389,390,391,392,393,394,395,396,397,398 400,401,402,403,404,405,406,407,408,409,...688
Powered by FlippingBook