s›:
Paray› koynuna soktu
.
2.
Yatmakta
olan kiflinin kollar›n›n aras›, kuca¤›.
koyun koyuna
be. (yatarken
) Birbirine sa-
r›lm›fl durumda.
koyun sürüsü
a. mec
. Bilinçlenmemifl, is-
tenildi¤i gibi yönetilebilen, hiçbir karara
itiraz etmeyen topluluk.
koz
a
.
Far.
1.
Ceviz:
koz helva
.
2.
K⤛t
oyunlar›nda di¤er k⤛tlardan daha üs-
tün tutulan ve onlar› alabilen belirli renk
ve iflaretteki k⤛t.
3.
mec.
Üstünlük
kurma, baflar› elde etme flans›; savun-
ma ya da sald›rma f›rsat›:
Onun eline
koz verdin, seni çok üzebilir
.
koza
a. (ko’za) Far
.
1.
Baz› hayvanlar›n ya-
flamlar›n›n hareketsiz evrelerini içinde
geçirdi¤i yumuflak k›l›f, kozalak:
ipek
böce¤i kozas›
.
2.
Baz› bitkilerin içinde
tohum bulunan meyvesi, kozalak:
pa-
muk kozas›
.
kozalak, -¤›
a.
1.
Koza
. 2.
bitb.
Kozalaklar
tak›m›n›n dibi genellikle yuvarlak, tepe-
si koni biçimindeki odunsu meyvesi:
çam kozala¤›
.
kozalakl›lar
ç. a. bitb
. Aç›k tohumlulardan;
servigilleri, çamgilleri, porsukgilleri
kapsayan ve yapraklar› i¤nemsi, yemifl-
leri kozalak biçiminde olan bir bitki tak›-
m›; i¤ne yaprakl›lar.
kozmetik, -¤i
a. Fr
. Vücut bak›m›nda kulla-
n›lan, cildi ve saçlar› diri tutmaya, gü-
zellefltirmeye yarayan her türlü madde.
kozmik
ön a. Fr. gökb
. Evrenle ve evrenin
genel düzeniyle ilgili olan.
kozmonot
a. Fr.
Uzay adam›, astronot.
kozmos
a. (ko’zmos) Fr
. Evren.
köçek, -¤i
a
. Kad›n k›l›¤›na girip çengi gibi
oynayan erkek.
köfte
a. Far.
Ço¤unlukla k›y›lm›fl etten, kimi
zaman da tavuk, bal›k ve patatesten ha-
z›rlanan ve türlü biçimlerde piflirilen ye-
mek:
›zgara köfte
.
köftehor
ön a. Far. tkz.
Sevgiyle söylenen
bir paylama sözü.
köhne
a. Far.
1.
Eskiyip y›pranm›fl, bak›m-
s›z kalm›fl:
köhne bir konak
.
2.
mec
.
Yaflan›lan zaman›n gerisinde kalm›fl,
eskimifl, ça¤ d›fl›.
kök
a
.
1.
Bitkinin topra¤a tutunmas›n› sa¤-
layan ve topraktaki suyu, mineralleri
emerek bitkinin di¤er bölümlerine ile-
ten organ.
2.
Baz› fleylerde dip bölüm:
saç kökü
. 3.
dlb
. Sözcükten tüm ekler
ç›kar›ld›ktan sonra geriye kalan anlaml›
bölüm:
dur-ak, bir-incilik
.
4.
mat
.
Denklemde bilinmeyenin yerine konul-
du¤unda uygun düflen gerçek ya da bir-
leflik de¤er.
5.
mec.
Bafllang›ç noktas›,
temel, esas:
Bu meseleyi kökünden hal-
letmeliyiz
.
6.
mec
. Köken:
Bizim ailenin
kökleri Kafkasya’ya dayan›r.
kök bacakl›lar
ç. a. hayb
. Kök biçimindeki
yalanc› ayaklar›yla hareket eden ve bes-
lenen tek hücrelilerden bir s›n›f.
kök bilgisi
a
. Köken bilimi.
kökboyas›
a
.
1.
bitb
. Kökboyas›gillerden,
çal› görünümünde, gövdesi sert dikenli
çok y›ll›k bir bitki.
2.
Bu bitkinin kökle-
rinden elde edilen boya.
kökçük, -¤ü
a. bitb
. Ana kökün dallanma-
s›yla oluflan küçük kök.
köken
a.
1.
Soy, kök.
2.
mec.
Bir fleyin ç›k-
t›¤›, dayand›¤› temel biçim, neden ya da
yer:
Bu sorunun kökeninde hoflgörü-
süzlük yat›yor.
köken bilimi
a
. Bir dildeki sözcüklerin kay-
na¤›n› araflt›ran, ne zaman ortaya ç›k-
t›klar›n›, hangi de¤iflimleri geçirdiklerini
biçim ve anlam yönlerinden ele alan dil
bilim dal›; etimoloji.
kökleflmek
(nsz.)
Güçlü biçimde yerlefl-
mek, kök salmak.
köklü
ön a
.
1.
Kökü olan.
2.
mec
. Köklefl-
mifl, iyice yerleflmifl, esasl›, radikal:
Köklü geleneklere sahip bir toplumu-
muz var
.
3.
mec
. ‹yi tan›nan, soyu sopu
belli olan:
Bu ulusun köklü bir geçmifli
vard›r
.
köknar
a. bitb
. Çamgillerden, i¤ne yaprak-
l›, reçineli ve kozalakl› bir orman a¤ac›.
koyun koyuna
köknar
400
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 400