turkce sozluk - page 543

rebilmek ya da içinden geçebilmek:
Arabaya hepimiz s›¤may›z.
2.
mec.
Uy-
gun olmak:
Onun yapt›¤› davran›fl in-
sanl›¤a s›¤maz.
s›hhat, -ti
a. Ar.
Sa¤l›k, esenlik.
s›hhatler
olsun
banyodan ç›kanlara ya da t›rafl
olanlara söylenen bir nezaket sözü.
s›hhi
ön a. (s›hhi:) Ar.
Sa¤l›kla ilgili.
s›hhi tesisat
a.
Bir yap›daki temiz ve pis su
tesisat›.
s›hhiye
a. Ar.
Sa¤l›k ifllerinin tümü.
s›k
ön a.
1.
Benzerleri ya da parçalar› ara-
s›nda çok az aral›k bulunan:
s›k a¤açl›
orman.
2.
be.
Aralar›nda çok az aral›k
b›rakarak:
Fideleri çok s›k dikmeyin.
3.
be.
K›sa zaman aral›klar›yla:
S›k görü-
flürüz.
s›kbo¤az
a.
“Bir fley yapt›rmak için birini
zorlamak, ona bask› yapmak” anlam›n-
da “s›kbo¤az etmek” deyiminde geçer.
s›k›
ön a.
1.
Dar.
2.
‹yice s›k›lm›fl, s›k›flt›r›l-
m›fl; gevflek olmayan:
s›k› bir dü¤üm.
3.
Güçlü, etkili:
S›k› bir tekme att›.
4.
Ti-
tiz, dikkatli, kat› bir biçimde uygulanan:
S›k› bir çal›flmayd›.
5.
‹lkelerine ba¤l›,
hoflgörüsü olmayan, kat›:
s›k› bir aile.
6.
Yo¤un, acele:
Bugünlerde ifllerimiz
çok s›k›.
7.
Cimri.
8.
argo
Hofla giden,
be¤enilen:
s›k› bir futbolcu.
9.
a.
Zorla-
y›c›, güç durum:
S›k›y› görünce b›rak›p
gitti.
10.
be.
S›k›ca.
s›k›ca
be. (s›k›’ca)
S›k› bir biçimde, iyice,
s›k›:
S›k›ca giyin.
s›k›c›
ön a.
S›k›nt› veren, iç s›kan:
S›k›c› bir
gün geçirdim.
s›k›lgan
ön a.
Kendinde gereken güven ve
cesareti bulamayan, utangaç.
s›k›lmak
(-e)
1.
S›kmak eylemi yap›lmak:
Bu yeme¤e limon s›k›l›r m›?
2.
(nsz.,
-den)
S›k›nt›, bezginlik duymak:
Bura-
da çok s›k›ld›m, gidelim mi?
3.
(nsz.,
-e)
Utanmak, çekinmek:
S›k›lmana hiç
gerek yok, rahat ol.
s›k›nt›
a.
1.
‹flsizlik, tek düzelik gibi neden-
lerden do¤an ruhsal yorgunluk, boflluk
duygusu:
‹ki gündür s›k›nt›dan patl›yo-
rum.
2.
Bir düzensizli¤in, bozuklu¤un,
kar›fl›kl›¤›n neden oldu¤u etkili ve sü-
rekli yorgunluk:
‹fle gidip gelirken çok
s›k›nt› çekiyorum.
3.
Paras›zl›¤›n yol
açt›¤› güç durum:
Çok s›k›nt›day›m,
borçlar›m› ödeyemiyorum.
4.
Sorun,
mesele, problem:
S›k›nt› nedir?
5.
Yok-
luk, darl›k:
Kufllar yiyecek s›k›nt›s› çeki-
yordu.
s›k›nt›da olmak
geçim darl›¤›
çekmek.
s›k›nt›s› olmak
tedirgin, ra-
hats›z bir durumda bulunmak.
s›k› s›k›ya
be.
1.
Çok s›k› olarak, s›ms›k›.
2.
‹yice.
s›k›fl›k, -¤›
ön a.
S›k›flm›fl bir durumda
olan.
s›k›flmak
(nsz.)
1.
Dar bir yere s›¤›flmak,
birbiri üzerine y›¤›lmak:
Trafik yine s›-
k›flt›.
2.
Bask› yaratan fleyler aras›nda
kalmak:
Parma¤› kap›ya s›k›flm›fl.
3.
K›-
m›ldamaz, oynamaz duruma gelmek:
Çekmece s›k›flm›fl, aç›lm›yor.
4.
Güç,
s›k›nt›l› bir durumda kalmak:
S›k›fl›rsam
senden borç para isterim.
5.
S›k›nt› ve
darl›k gelmek, çarp›nt› duymak:
gö¤sü
s›k›flmak.
6.
Tuvalete gitme gereksinimi
duymak, abdesti gelmek.
s›k›flt›rmak
(-i)
1.
Bir fleyi dar bir yere s›¤-
d›rmak, t›kmak:
eflyay› bavula s›k›flt›r-
mak.
2.
Bir fleyi s›k› duracak biçimde
bir yere yerlefltirmek:
Kitaplar›n› kolu-
nun alt›na s›k›flt›rm›flt›.
3.
Bir fleyin s›-
k›flmas›na, ezilmesine yol açmak; par-
ma¤›n› kap›ya s›k›flt›rmak.
4.
Bir fleyi
birine kimseye sezdirmeden vermek:
Eline bin lira s›k›flt›rm›flt›.
5.
Kaçamaya-
cak biçimde çembere almak, k›st›rmak:
Polis, soyguncular› bir evde s›k›flt›rm›fl-
t›.
6.
Gevflek ya da yerinden oynam›fl
bir fleyi s›k› bir duruma getirmek:
vida-
y› s›k›flt›rmak.
7.
mec.
Zorlamak:
Ailesi
evlenmesi için onu s›k›flt›r›yordu.
s›k›yönetim
a.
Savafl durumu, fliddet hare-
ketleri, ayaklanma gibi ola¤anüstü za-
manlarda ülkede güvenli¤in sa¤lanmas›
s›hhat
s›k›yönetim
543
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 543
1...,533,534,535,536,537,538,539,540,541,542 544,545,546,547,548,549,550,551,552,553,...688
Powered by FlippingBook