turkce sozluk - page 546

s›rt› yere gelecek biçimde yatmak;
2)
mec.
çal›flmadan rahat bir yaflam sür-
mek.
s›ska
ön a.
Çok zay›f, ar›k.
s›tma
a.
Anofel denilen sivrisine¤in sok-
mas›yla bulaflan; titreme, atefl ve ter
nöbetleri gibi belirtileri olan bir hastal›k;
malarya.
s›va
a.
Yap›lardaki yüzeyleri düzgünlefltir-
mek için uygulanan, renkli ya da renk-
siz yar› ak›flkan kum, kireç, çimento ka-
r›fl›m›.
s›vamak (I)
(-i) Üzerini s›vayla kaplamak:
duvar› s›vamak.
s›vamak (II)
(-i)
Giysilerin kol ya da paça-
s›n› çekerek ya da k›v›rarak yukar› top-
lamak.
s›vazlamak
(-i)
1.
Elini, bir fleyin üzerinde
okflar gibi yavafl yavafl gezdirmek:
s›rt›-
n› s›vazlamak.
s›v›
ön a
ve
a. fiz.
Üstü yatay bir düzlen ol-
mak üzere bulundu¤u kab›n fleklini
alan, ak›c› bir (madde):
Sirke, s›v› bir
maddedir.
s›v›ölçer
a.
Bir s›v›n›n yo¤unlu¤unu ölç-
meye yarayan ayg›t, areometre.
s›v›flmak
(-den, nsz.) mec.
Bir yerden ha-
bersizce gitmek, kaçmak.
s›v› ya¤
a.
Normal s›cakl›kta s›v› durumun-
da olan; bitkisel, hayvansal ya da mine-
ral ya¤.
s›y›rmak
(-i)
1.
H›zl› bir sürtünme sonucu
bir fleyin yüzeyinden parça kald›rmak
ya da bir fleyin yüzeyini çizmek:
Dikenli
tel kolumu s›y›rd›.
2.
Bir fleyin üzerin-
deki katman› bir araç kullanarak kald›r-
mak:
Yo¤urdun kayma¤›n› s›y›r›p ifltah-
la yedi.
3.
Kaz›yarak, silerek üzerinde ya
da içinde bulunan her fleyi almak:
Taba-
¤›n› güzelce s›y›r.
4.
Bir fleyin üzerinde-
ki örtüyü almak, açmak, indirmek.
5.
H›zla çekerek ç›karmak:
k›l›c›n› s›y›r-
mak.
6.
(-den) mec.
Birini ya da kendi-
ni zor bir durumdan ç›karmak, kurtar-
mak:
tehlikeden s›yr›lmak.
s›yr›k, -¤›
ön a.
1.
Yüzeyinden bir parça
s›yr›lm›fl olan.
2.
a.
Bir fleyin yüzeyin-
deki s›yr›lm›fl yer.
s›zd›rmak
(-i)
1.
S›zmas›na yol açmak:
Ta-
vadaki çatlak ya¤mur suyunu s›zd›r›yor.
2.
(haber, bilgi vb. için) Gizlice iletmek,
duyurmak.
3.
mec.
Birinden türlü baha-
nelerle ya da flantaj yoluyla para almak.
s›z›
a.
1.
Hafif a¤r›.
2.
Ruhsal ac›.
s›z›nt›
a.
S›z›p akan fley.
s›zlamak
(nsz.)
1.
S›z›s› olmak.
2.
S›zlan-
mak.
s›zlanmak
(nsz.)
Bir fleyden duydu¤u hofl-
nutsuzlu¤u, kendisine yap›lan bir hak-
s›zl›¤›, bir ac›y›, bir üzüntüyü çare ya da
avuntu bulmak umuduyla anlat›p dur-
mak; yak›nmak; flikâyet etmek.
s›zma
a.
1.
S›zmak eylemi.
2.
ön a.
S›zma
yoluyla elde edilen:
s›zma ya¤.
s›zmak
(nsz.)
1.
Bir maddenin gözenekleri
aras›ndan neredeyse fark edilmeyecek
bir biçimde geçerek akmak:
Tavandan
su s›z›yor.
2.
(haber, bilgi vb. için) Du-
yulmak, yay›lmak.
3.
Düflman mevzileri
aras›na gizlice girmek ve ilerlemek.
4.
Afl›r› alkolden ya da yorgunluktan uyu-
yakalmak.
si
a. müz.
1.
Gam (II) dizisinde “la” ile “do”
aras›ndaki ses.
2.
Bu sesi gösteren no-
ta iflareti.
Si
kim.
Silisyum elementinin simgesi.
sicil
a. Ar.
1.
Resmî belgelerin kaydedildi-
¤i kütük.
2.
Görevli kiflilerin çal›flma ve
baflar› durumlar›yla ilgili bilgilerin tü-
mü.
sicim
a.
Kenevir, keten gibi bitkilerin lifle-
rinden yap›lan ince ip.
sicim gibi
ya¤-
murun ve gözyafl›n›n ak›fl›ndaki sürekli-
li¤i belirmek için kullan›l›r:
Sicim gibi
ya¤mur ya¤›yordu.
sidik, -¤i
a.
Böbreklerde kandan süzülerek
idrar yollar›yla d›flar› at›lan s›v›, idrar.
sidik borusu
a. anat.
Sidi¤i böbreklerin her
birinde sidik torbas›na ak›tan bir çift ka-
nal.
s›ska
sidik borusu
546
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 546
1...,536,537,538,539,540,541,542,543,544,545 547,548,549,550,551,552,553,554,555,556,...688
Powered by FlippingBook