sevda
a. (sevda:) Ar.
1.
Güçlü sevgi, aflk.
2.
Tutku, istek, heves:
Sen bu sevdadan
vazgeç, yoksa bafl›n derde girecek.
sevdalanmak
(nsz.)
Birine âfl›k olmak.
sevecen
ön a.
Sevgi ve flefkat dolu olan,
flefkatli, müflfik.
sevgi
a.
Kifliyi, birine ya da bir fleye karfl›
yak›n ilgi ve ba¤l›l›k duymaya yönelten
duygu.
sevgili
ön a.
1.
Sevgi ve ba¤l›l›k duyulan.
2.
Sevilen, âfl›k olunan kifli; yâr.
sevi
a.
Aflk.
sevimli
ön a.
(canl›lar için) Hofla giden, fli-
rin:
sevimli bir çocuk.
sevimsiz
ön a.
1.
(canl›lar için) Hofla git-
meyen, itici.
2.
Hoflnutsuzluk yaratan,
tats›z (fley):
sevimsiz bir durum.
sevinç, -ci
a.
‹stenen bir fleyin gerçeklefl-
mesiyle ya da hofla gidecek bir fleyle
karfl›lafl›lmas› durumunda duyulan cofl-
ku.
sevinmek
(-e)
Sevinç duymak.
seviflmek
(nsz., -le)
1.
Birbirini sevmek,
birbiriyle iyi anlaflmak.
2.
Cinsel iliflkide
bulunmak.
seviye
a. Ar.
Düzey.
sevk
a. Ar.
Birini ya da bir fleyi, bir yere
gönderme eylemi.
sevk etmek
bir yere
göndermek.
sevmek
(-i)
1.
Sevgi, ba¤l›l›k duymak.
2.
Birine gönül vermek:
Birbirlerini sevi-
yorlar, evlenmek istiyorlard›.
3.
Hofllan-
mak, tat almak:
Sinemay› çok severim.
4.
Okflamak:
Köpe¤i sevmek istemiflti.
5.
Yerini, koflullar›n› uygun bulmak:
Çi-
çek bu köfleyi çok sevdi.
sevsinler
ho-
fla gitmeyen bir davran›flta bulunan ki-
flilere alay yollu söylenir.
seyahat, -ti
a. (seya:hat) Ar.
Gezi, yolcu-
luk.
seyahat etmek
yolculuk etmek.
seyahatname
a. (seyahatna:me) Ar.+Far.
Bir yazar›n, bir gezginin gezip gördü¤ü
yerleri, izlenimlerini anlatt›¤› eser.
seyir, -yri
a. Ar.
1.
‹lerleme biçimi, gidifl:
hastal›¤›n seyri.
2.
Bir yerden baflka bir
yere gitmek için yola ç›kma:
seyir hâlin-
de bir gemi.
3.
E¤lenmek için bakma,
hofllanarak bakma:
Manzaran›n seyrine
doyamad›m.
seyirci
a.
‹zleyici.
seyis
a.
Ar. Ata bakan, t›mar eden kifli; at
bak›c›s›.
seyrek, -¤i
ön a.
1.
Benzerleri ya da parça-
lar› aras›nda çok aral›k bulunan:
Seyrek
yapraklar› olan bir a¤açt›.
2.
Az rastla-
nan:
Tiyatroya çok seyrek giderdi.
3.
be.
Arada s›rada, uzun zaman aral›kla-
r›yla:
Seyrek görüflüyoruz.
seyrekleflmek
(nsz.)
Seyrek duruma gel-
mek, seyrelmek.
seyrelmek
(nsz.)
Seyrekleflmek.
seyretmek
(-i, nsz.) (se’yretmek) Ar.+T.
1.
Bir fleyin durumunu, oluflumunu gözle-
mek; bakmak:
güneflin do¤uflunu sey-
retmek.
2.
Bir olaya kar›flmadan bak-
mak:
Kavga edenleri seyrediyordu.
3.
‹zlemek.
4.
(gemi için) ‹lerlemek, yol al-
mak.
5.
(hastal›k için) Sürmek, devam
etmek.
seyyah
a. (seyya:h) Ar. esk.
Gezgin.
seyyar
ön a. Ar.
1.
Belirli bir yeri olmayan,
gezici:
seyyar sat›c›.
2.
Kolayca tafl›na-
bilecek biçimde yap›lm›fl:
seyyar mut-
fak.
seyyar sat›c›
a.
Yerleflik bir sat›fl yeri bu-
lunmayan, satacaklar›n› al›c›lar›n bu-
lundu¤u yere götürerek sat›fla sunan ki-
fli.
sezaryen
a. Fr.
Do¤al do¤um olmad›¤› du-
rumlarda, kar›n ve döl yata¤›n›n kesile-
rek bebe¤in al›nmas›.
sezgi
a.
Sezme yetene¤i, sezi.
sezi
a.
Sezgi.
sezmek
(-i)
Aç›k bir kan›t› olmaks›z›n, ol-
mufl ya da olacak bir fleyi anlamak, kes-
tirmek, tahmin etmek.
sezon
a. Fr.
Mevsim.
sezyum
a. (se’zyum) Fr. kim.
Do¤ada en-
der bulunan, uçuk sar› renkte, yumuflak
ve atom numaras› 55, atom kütlesi
sevda
sezyum
541
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 541