turkce sozluk - page 680

zargana
a. (za’rgana) Yun. hayb.
Uskum-
rumsugillerden, denizlerin s›¤ kesimle-
rinde yaflayan, uzun kafal›, çok ince
gövdeli, eti lezzetli bir bal›k.
zarif
ön a. (zari:f) Ar.
1.
Hofl, çekici bir gö-
rünümü olan, konuflma ve davran›flla-
r›yla be¤eni uyand›ran:
zarif bir kad›n.
2.
(söz, anlat›m vb. için) ‹ncelikli, be¤e-
nilir, nükteli:
zarif bir söz.
zar kanatl›lar
ç. a. hayb.
Ar›, kar›nca gibi
eklem bacakl›lar› kapsayan, kanatlar›
zar gibi saydam olan hayvanlar tak›m›.
zaruret
a. (zaru:ret) Ar.
Zorunluluk, mec-
buriyet.
zaruri
ön a. (zaru:ri:) Ar.
Zorunlu.
zar zor
be.
1.
Zorlukla, güçlükle:
Onu bura-
ya zar zor getirdim.
2.
‹stemeyerek, gö-
nülsüzce:
Zar zor kursa gitti.
zat
a. (za:t) Ar.
Kifli, kimse.
zaten
be. (za:ten) Ar.
Asl›nda, esasen:
Za-
ten pek istemiyordu, b›rak›n kals›n.
zatülcenp, -bi
a. (za:tülcenp) Ar. t›p
Akci-
¤er zar› iltihab›.
zatürre
a. (za:türre) Ar. t›p
Sanc›, atefl ve
öksürükle kendini gösteren, tehlikeli bir
akci¤er iltihab›.
zavall›
ön a. (za’vall›) Ar.+T.
1.
Ac›nacak
durumda olan.
2.
Güçsüz, âciz.
zaviye
a. (za:viye) Ar.
Küçük tekke.
zay›f
ön a. Ar.
1.
(insan ve hayvan için) Eti,
ya¤› az olan, c›l›z, s›ska, ar›k.
2.
‹fllevi-
ni, görevini gerekti¤i gibi yerine getire-
meyen:
Zay›f bir yap›s› var.
3.
Gücü,
otoritesi ya da olanaklar› yetersiz olan:
zay›f bir ordu.
4.
Dayan›kl›l›¤›, sa¤lam-
l›¤› olmayan:
zay›f bir bina.
5.
Kiflili¤i,
iradesi güçlü olmayan:
Çocuklar›na kar-
fl› zay›f bir anneydi
.
6.
Önem tafl›ma-
yan, güvenilir olmayan:
zay›f bir olas›-
l›k.
7.
Yo¤unlu¤u, enerjisi, etkinli¤i az
ya da yetersiz olan:
zay›f bir ›fl›k.
8.
mec.
Bilgi, yetenek bak›m›ndan yeterli
olmayan:
zay›f bir ö¤renci.
zay›flamak
(
nsz.)
1.
Kilo vermek.
2.
Gücü-
nü yitirmek, zay›f düflmek.
3.
Gücü, da-
yan›kl›l›¤›, etkisi azalmak; ifllerini yerine
getiremez duruma gelmek.
zay›fl›k, -¤›
a.
Zay›f olma durumu, eksiklik,
güçsüzlük, zaaf.
zayi, -i
ön a. (za:yi) Ar.
Yitik, kay›p.
zayi ol-
mak
yitmek, kaybolmak.
zayiat
ç. a. (za:yia:t) Ar.
Yitikler, kay›plar.
zayiat vermek
zarar ziyan görmek, kay-
ba u¤ramak.
zebani
a. (zeba:ni:) Ar
.
1.
‹slam inanc›na
göre cehennem bekçisi.
2.
Görünüflü
korku veren iri yar› kifli.
zebra
a. (ze’bra) ‹t.
Tek parmakl›lardan, Af-
rika’da yaflayan, ata benzeyen, derisi
çizgili, memeli bir hayvan.
Zebur
öz. a. (zebu:r) Ar.
Tanr› taraf›ndan
Davut Peygambere gönderildi¤ine ina-
n›lan kutsal kitap.
zedelemek
(-i)
1.
Berelemek:
Yere düflün-
ce kolunu zedeledi.
2.
Üzerinde olum-
suz bir etki yaratmak:
Bu davran›fl› ilifl-
kimizi zedeledi.
zehir, -hri
a. Far.
Organizmaya yeterli mik-
tarda girdi¤inde yaflamsal ifllevleri tah-
rip eden, bozan ya da canl›y› öldüren
madde, a¤›.
zehir etmek
tats›zl›k ç›ka-
rarak birinin bir fleyden zevk almas›na
engel olmak, üzülmesine yol açmak.
zehir gibi 1)
çok ac›;
2)
çok so¤uk (ha-
va);
3)
çok becerikli, usta.
zehir olmak
bir fleyden zevk almay› beklerken üzün-
tü ve tats›zl›kla karfl›laflmak.
zehir hafiye
a. mec.
Göz açt›rmayan sert
kifli.
zehirlemek
(-i)
1.
Öldürmek amac›yla biri-
ne, bir hayvana zehir vermek; yiyecek-
lerine, içeceklerine zehir katmak.
2.
Bi-
rinin bünyesine zarar vermek:
Kirli su
hepimizi zehirliyor.
3.
Zehirli maddeler
kullanmak:
Sigara içerek kendini zehir-
liyorsun.
4.
mec.
Birine, bir toplulu¤a
zararl› oldu¤u düflünülen düflünceler,
duygular afl›lamak.
zehir zemberek
ön a.
Son derece ac›.
zehir z›kk›m
ön a. mec.
Son derece ac›.
ze-
zargana
zehir z›kk›m
680
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 680
1...,670,671,672,673,674,675,676,677,678,679 681,682,683,684,685,686,687,688
Powered by FlippingBook