turkce sozluk - page 675

görevi ve sorumlulu¤u tafl›yan birimler-
den oluflan kurulufl.
2.
Üniversite, aka-
demi, teknik ve yüksek meslek okullar›
gibi e¤itim kurumlar›nca planlan›p uy-
gulanan ö¤retim.
yükselme
a.
1.
Yükselmek durumu.
2.
co¤.
Sular›n kabararak yüzeyinin yük-
se¤e do¤ru ç›kmas›.
yükselmek
(-i)
1.
Yükse¤e do¤ru ç›kmaya
bafllamak, yüksekli¤i artmak:
Uçak yük-
selerek gözden kayboldu.
2.
Gücü, flid-
deti, etkisi artmak:
Sokaktan gelen ses-
ler gittikçe yükseliyordu.
3.
Artmak, ço-
¤almak:
S›cakl›k iyice yükseldi.
4.
Afla-
mas› artmak, terfi etmek:
Genel müdür-
lü¤e dek yükselmiflti.
5.
Üstün bir du-
ruma gelmek, yücelmek:
Do¤rulu¤uyla
herkesin gözünde yükseldi.
yükselti
a. co¤.
Bir yerin deniz yüzeyine
göre belirlenen yüksekli¤i, rak›m, irtifa.
yüksük, -¤ü
a.
Dikifl dikerken i¤nenin bat-
mas›n› önlemek için parmak ucuna ta-
k›lan kesik koni biçimindeki koruyucu.
yüksünmek
(-den)
1.
Bir fleyi kendine yük
saymak.
2.
hlk.
Üflenmek, tembellik et-
mek.
yüküm
a.
Yap›lmas› zorunlu ifl ya da bir ifli
yapma zorunlulu¤u.
yükümlü
ön a.
ve
a.
Bir ifli yapma zorunlu-
lu¤unda olan
(kifli
), mükellef.
yükümlülük, ¤ü
a.
Yükümlü olma durumu.
yün
a.
1.
Koyunun k›rk›lan tüyü.
2.
ön a
.
Ço¤unlukla hayvan tüyünden yap›lan:
yün kumafl.
yürek, -¤i
a.
1.
anat.
Gö¤üs bofllu¤unda,
iki akci¤er aras›nda yer alan ve vücutta
kan dolafl›m›n› sa¤layan organ; kalp.
2.
Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül:
Yüre-
¤ine bir kuflku düflmüfltü.
3.
mec.
Kor-
kusuzluk, cesaret, yüreklilik:
Sen de bu-
nu göze alacak yürek görmüyorum.
4.
mec.
Ac›ma duygusu:
Anne yüre¤i iflte,
dayanamad›.
yürek ac›s›
a
.
Derin üzüntü, büyük ac›.
yürek çarp›nt›s›
a.
1.
Yüre¤in s›k ve h›zla
vurmas›.
2.
mec
. Merak, korku, kayg›
gibi nedenlerle duyulan tedirginlik.
yüreklendirmek
(-i)
Birine yüreklilik ver-
mek, cesaretlendirmek.
yürekli
ön a.
Tehlikeyi, güçlü¤ü korkusuz-
ca karfl›layan; cesur; cesaretli.
yüreklilik, -¤i
a.
Yürekli olma durumu, yü-
reklice davran›fl.
yürümek
(
nsz.)
1.
Ad›m atarak gitmek,
ilerlemek.
2.
Karada ya da denizde yer
de¤ifltirmek:
Birinci ordu bat›ya do¤ru
yürüdü.
3.
Ayaklar› üzerinde ilerleyebi-
lecek olgunlu¤a eriflebilmek:
Bizim ço-
cuk tam bir yafl›nda yürüdü.
4.
Yayan
gitmek, yayan gezmek:
Sahilde biraz
yürüyece¤im.
5.
Çabuk gitmek, yol al-
mak:
Yürü, geç kald›k.
6.
(-e)
Üzerine
do¤ru gitmek, sald›rmak:
Bir futbolcu
hakemin üzerine yürüdü.
7.
mec.
Gere-
¤i gibi yap›lmak, gitmek:
‹fllerimiz gayet
iyi yürüyor.
yürürlük, -¤ü
a.
Bir fleyin geçerli, uygula-
n›r, gere¤i yap›labilir olmas›.
yürürlü¤e
girmek
(yasa, karar, ifl vb. için) uygu-
lanmaya bafllamak.
yürürlükte olmak
(yasa, karar, ifl vb. için) uygulanmakta
olmak.
yürüteç, -ci
a.
Yeni yürümeye bafllayan ço-
cuklar›n yürümelerine yard›m eden
araç.
yürütme
a.
1.
Yürütmek eylemi.
2.
Yasala-
r› uygulama ifli, icra.
3.
Merkezî yöne-
tim ve yerinden yönetim organlar›n›n
tümü.
yürütmek
(-i, -e)
1.
Yürümek iflini yapt›r-
mak:
Dedemi çok yürütmüflsünüz.
2.
Gere¤i gibi yapmak, uygulamak:
Ço-
cuklar iflleri gayet güzel yürütüyorlar.
3.
Kabul edilmek ya da tart›fl›lmak üzere
aç›klamak, ileri sürmek:
fikir yürütmek.
4.
argo
Çalmak, afl›rmak.
yürütme organ›
a.
Hükûmet, bakanlar ku-
rulu.
yürüyen merdiven
a.
Büyük yap›larda, ba-
samaklar› sürekli hareket eden bir dü-
yükselme
yürüyen merdiven
675
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 675
1...,665,666,667,668,669,670,671,672,673,674 676,677,678,679,680,681,682,683,684,685,...688
Powered by FlippingBook