turkce sozluk - page 679

bak›m›ndan s›ras›, kronoloji.
zamane
a. (zama:ne) Ar.
“fiimdiki zaman”
anlam›nda küçümseme ve yak›nma yol-
lu kullan›l›r:
zamane gençleri.
zaman eki
a. dlb.
Eylemlere zaman kavra-
m› veren ek:
-mifl (yapm›fl), -di (uyu-
du), -(i)yor (gülüyor), -ecek (çal›fla-
cak).
zamanla
be.
Üzerinden bir süre geçtikten
sonra, giderek:
Zamanla sa¤l›¤›n daha
iyi olacak.
zamanlamak
(-i)
1.
Bir konuda en iyi so-
nucu almak için en uygun zaman› seç-
mek.
2.
Bir iflin sürdürülebilmesi için
zaman› planlamak.
zaman zaman
be.
Belli olmayan zamanlar-
da, bazen, ara s›ra.
zambak, -¤›
a. Ar. bitb.
Zambakgillerden,
al›ml› çiçeklerinden ötürü süs bitkisi
olarak yetifltirilen, dik gövdeli, çok y›ll›k
bir bitki.
zambakgiller
ç. a. bitb.
Bir çeneklilerden,
çi¤dem, lale, so¤an, zambak, p›rasa gi-
bi bitkileri kapsayan bir familya.
zamir
a
.
dlb.
Ad›l.
zamk
a. Ar.
Akasya, mimoza, sütle¤en gibi
baz› a¤açlar›n gövdelerinden kendi ken-
dine ya da aç›lan bir çentikten s›zan ve
eriyi¤i yap›flkan olarak kullan›lan mad-
de.
zampara
a. Far.
Çapk›n erkek.
zan, -nn›
a. Ar.
San›
,
sanma.
zanaat
a. (zana:at)
Belli bir e¤itimin yan›
s›ra deneyim ve ustal›k da gerektiren el
eme¤ine dayal› ifl, meslek, sanat.
zanaatç›
a.
Bir zanaaat› meslek edinmifl
emekçi, zanaatkâr.
zanaatkâr
a.
ve
ön a. Ar.+Far.
Zanaatç›.
zang›rdamak
(
nsz.)
Güçlü bir ses ç›kara-
rak titremek, sallanmak.
zang›r zang›r
be.
Güçlü bir titremeyi ya da
sallanmay› belirtir.
zang›rt›
a
. Sert bir cismin fliddetli bir bi-
çimde titremesi ya da sars›lmas›yla olu-
flan ses, gürültü.
zangoç, -cu
a.
Erm. Kilise hizmeti gören ve
çan› çalan kifli.
zanl›
ön a.
San›k.
zannetmek
(-i) Ar.+T.
Sanmak.
zapt
a. Ar.
1.
Zor kullanarak ele geçirme.
2.
Tutma, hâkim olma.
zapt etmek 1)
zor-
la almak, ele geçirmek:
kaleyi zapt et-
mek.
2)
engellemeye, durdurmaya ça-
l›flmak; tutmak; hâkim olmak:
fiu hay-
van› zapt edin.
zar (I)
a.
1.
anat.
Farkl› iki ortam›n ayr›lma-
s›n› sa¤layan, bir ya da birkaç katl›, in-
ce ve yumuflak organlar ve organ bö-
lümleri.
2.
bitb.
Birbirine s›ms›k› yap›-
fl›k hücre ya da moleküllerden oluflan
ve bitkilerin çeflitli bölümlerini bir k›n
gibi saran ince tabaka.
zar gibi
çok in-
ce, saydam.
zar (II)
a.
Baflta tavla olmak üzere çeflitli
oyunlarda kemik, fil difli, plastik gibi
maddelerden yap›lan, alt› yüzünde bir-
den alt›ya kadar benekler bulunan küp
biçimindeki oyun arac›.
zarafet
a. (zara:fet) Ar.
‹ncelik, güzellik, za-
riflik.
zarar
a. Ar.
Bir fleyin, bir olay›n ya da biri-
nin yol açt›¤› ç›kar kayb› ya da kötü so-
nuç, ziyan.
zarar etmek
ticarette ya da
al›flveriflte bir fleyin sat›fl›ndan al›fl de-
¤erini ç›karamamak ya da elindekinin
bir bölümünü yitirmek.
zarar› yok
ola-
y›n pek önemli olmad›¤›n› belirten ya
da özür dileyenlere karfl›l›k olarak söy-
lenen bir incelik sözü.
zarar ziyan
u¤ra-
n›lan bir zarar›, pekifltirici bir biçimde
anlatmak için kullan›l›r.
zarar›na
be.
Zarar ederek.
zarf
a. Ar.
1.
‹çine mektup, belge koymaya
yarayan ve kenar› yap›flt›r›l›p kapat›lan
cep biçiminde ve k⤛ttan bir tür kese.
2.
dlb.
Belirteç.
zarf›nda
il. Ar.+T.
Belli bir sürede, belli bir
süre içinde:
‹ki gün zarf›nda haber vere-
ce¤im.
zarflamak
(-i)
Zarf içine koymak.
zamane
zarflamak
679
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 679
1...,669,670,671,672,673,674,675,676,677,678 680,681,682,683,684,685,686,687,688
Powered by FlippingBook