– Düflünmem için zaman ver, diye yalvard›m. Lütfen, beni birkaç
dakika yaln›z b›rak, dedim.
– Tabi, diyerek nehre do¤ru yürümeye bafllad›.
Bundan sonraki çeyrek saat boyunca, dikkatle düflünmeye çal›fl-
t›m. ‹fli yapabilece¤imi düflünüyordum. Güçlü bir insan de¤ildim, ama
yapabilirdim. Fakat St. John, efli olmam› istemiflti. Kalbim buna “Hay›r”
diyordu. Ne o bana âfl›kt› ne de ben ona. Gerçek aflk› biliyordum ve
onunla evlenemezdim. St. John’la gitmeye, fakat efli olmamaya karar
verdim.
St. John bir süre sonra geri döndü. Ona:
– Seninle Hindistan’a gelece¤im, fakat eflin olamam. Seni a¤abe-
yim olarak görüyorum, kocam gibi de¤il, dedim.
– Fakat Jane, dedi. Biz kardefl de¤iliz. Nas›l olur da benim gibi otuz
yafl›ndaki bir adam, senin gibi on dokuz yafl›ndaki bir genç kad›nla yal-
n›zca arkadafll›k edebilir? Bu do¤ru de¤il.
– St. John, bir kez daha söylüyorum. Seninle Hindistan’a gelip sa-
na yard›m etmeye çal›flaca¤›m; fakat eflin olamam. Sen beni, bir koca-
n›n eflini sevmesi gerekti¤i gibi sevmiyorsun. Ben de seni bir kad›n›n
kocas›n› sevmesi gerekti¤i gibi sevmiyorum. Ben aflks›z evlenmem,
dedim.
St. John:
– Fakat birbirimizi sevmeyi ö¤renebiliriz, dedi.
Bunu duydu¤umda k›zarak:
– Senin aflk hakk›ndaki düflüncenden nefret ediyorum, dedim. Sen
aflk›n ne demek oldu¤unu bilmiyorsun.
Bunun üzerine, o da öfkelenerek:
– Jane! diye ba¤›rd›. Beni flafl›rt›yorsun. Neden böyle konufltun?
Biliyorum! diye anîden hayk›rd›. ‹ngiltere’de baflkas› için kalman gere-
kiyor, de¤il mi? Hâlâ Mr. Rochester’› düflünüyorsun, de¤il mi? Bu ne-
denle, bu kadar güçlük ç›kart›yorsun. Dinle beni! Mr. Rochester, kötü
bir adam ve sen de kötü bir kad›ns›n, çünkü onu seviyorsun. Hâlâ onu
düflünüyorsun, de¤il mi?
– Evet St. John, öyle, diye yan›t verdim. Bana gereksinimi olup ol-
83