madan yürümezdi. Ophelia bir süre sonra, bu insanlarla düzeni yü-
rütmenin olanaks›z oldu¤unu düflünmeye bafllad›. Durumu Saint
Clare’e açt›¤›nda, ondan flu sözleri duydu:
– Sevgili Ophelia, biz köle sahipleri de, ezenler ve ezilenler ol-
mak üzere iki s›n›fa ayr›l›yoruz. Biz ezmeden yöneteceksek, baz›
kötü sonuçlara da katlanmal›y›z. Sertlik göstermeden düzeni koru-
yabilmek, incelikle yap›lmas› gereken bir yönetim fleklidir; bense
bunu beceremem. Bu nedenle ifli oluruna b›rakt›m. Ortada düzen
diye bir fley yok, ben de biliyorum. Ama vakti bol olan insanlar için
yemek saatinin ve düzeninin hiç önemi yok. O güzelim yemeklerin
nas›l yap›ld›¤›n› görsek hiçbirimiz yiyemeyiz. Bu nedenle, sen de
huzurunu bozmak istemiyorsan mutfa¤a gitme.
– Peki savurganl›k için ne diyeceksin?
– Bence o kadar önemli de¤il. Anahtarlar sende olsun ve her
fleyi kilit alt›nda tut. Ama öteki küçük ifllerle u¤raflma.
– Onlar›n namuslu davrand›klar›ndan emin misin?
Bu sözler, Augustin Saint Clare’i öylesine güldürdü ki gözlerin-
den yafllar boflald›.
– Onlardan namuslu olmalar›n› beklemek hakk›m›z m› bizim?
Onlara namuslu olmalar› için ne verdik peki?
– Aralar›nda, namuslu olanlar da var tabi. Ona ne yaparsan yap,
bizden nefret etmiyor. Bir köleden, baflka bir fley beklemek de an-
lams›z zaten. Onlar nas›l namuslu olabilirler ki? Ama bunlar›n ara-
s›nda Tom gibi bir adamsa, bana bir mucize gibi görünüyor.
Augustin, sözlerini flöyle sürdürdü:
– Biz bütün köle sahipleri ayn› yolu izliyoruz. Ne yaparsak ya-
pal›m, afla¤› s›n›f, ruhu ve vücuduyla yukar› s›n›f›n kurban› oluyor.
Saint Clare, annesinin, iki bin y›l›nda bütün insanl›¤›n özgür ve
mutlu olaca¤›n› söyledi¤ini anlatt›.
Çay zilinin çald›¤›n› duyarak birlikte masaya yöneldiler. Masada
Mary, zencilerin çok kötü insanlar olduklar›n›, sefaletlerinin de bura-
dan ileri geldi¤ini söyleyerek, babas›n›n sahip oldu¤u çok kötü bir
köleden söz etti. Babas› zencilere çok iyi davrand›¤› hâlde bu adam
53