81
        
        
          
            Anayasa
          
        
        
          1921 VE 1924 ANAYASALARI
        
        
          tak görevlerden Reis’in vekillerle birlikte sorumlu oldu¤u” kabul edilmifl, 1924 sis-
        
        
          temindeki ortak sorumluluk ilkesine do¤ru ad›m at›lm›flt›r.
        
        
          1921 Anayasas›’nda yasaman›n üstünlü¤ü k›skançl›kla korunmufl olmakla birlik-
        
        
          te, 9. maddede bu durumun netli¤ini bozan baz› hükümler bulunmaktad›r. Büyük
        
        
          Millet Meclisi’nin kendine seçti¤i baflkan, ki ayn› zamanda Vekiller Heyeti’nin de ta-
        
        
          biî baflkan›d›r, “Meclis nam›na imza koymaya ve Vekiller Heyeti’nin kararlar›n›
        
        
          onaylamaya yetkilidir.” Bir bak›ma güçler birli¤inin bir baflka ifadesi gibi görünen
        
        
          bu durum, bir sorunu da içinde bar›nd›rmaktad›r. Buradaki yetki toplulaflmas› yasa-
        
        
          ma organ›n›n bütününde, yani mecliste de¤il, yasama organ›n›n bafl›ndaki flah›sta-
        
        
          d›r. Mustafa Kemal’in Ziya Gökalp’ten ald›¤› “tabiatta dahi tevhid-i kuvva vard›r”
        
        
          (do¤ada bile kuvvetler birli¤i vard›r) sözündeki güç oda¤›, burada kurumsal anla-
        
        
          m›n› yitirmifl ve hem Yasama’n›n hem Yürütme’nin bafl› olan kifliye indirgenmifltir.
        
        
          Oysa, böylesi bir “flef” hem devlet baflkan›, hem meclis baflkan›, hem Yürütme’nin
        
        
          bafl›, “meclis hükûmeti” sistemiyle ba¤daflmaz. Bu bak›mdan 9. madde “flahsa gö-
        
        
          re yap›lm›fl” bir madde olarak görülebilir, ama 1921 Anayasas›’n›n bütününe ege-
        
        
          men olan yasaman›n üstünlü¤ü ilkesini zorlasa da tam bozmad›¤› söylenebilir. Ni-
        
        
          tekim, sorumsuz cumhurbaflkan› kurumunu kabul eden 1924 Anayasas›’na “flef”
        
        
          anlay›fl› 1921 dozuyla dahi girememifl, meclis ço¤unlu¤u taraf›ndan bu kez tümüyle
        
        
          reddedilmifltir.
        
        
          1921 Anayasas›’n›n 10-21. maddeleri, yerel yönetimle ilgilidir. Vilâyetler, “tüzel
        
        
          kiflili¤i” olan “özerk” birimler, kazalar, tüzel kiflili¤i olmayan, merkezî yönetime
        
        
          ba¤l› “idarî ve inzibatî” birimler; nahiyeler yine “tüzel kiflili¤i” olan “özerk” birim-
        
        
          lerdir. Vilâyetler ve nahiyeler, “flûralar” ve “idare heyetleri”nce yönetilirler. Vilâ-
        
        
          yette, Büyük Millet Meclisi Hükûmetince atanan, onun “vekili ve temsilcisi” olan
        
        
          vali, kazada ise onun emri alt›ndaki kaymakam bulunur. Vali “devletin genel ve or-
        
        
          tak görevlerini” yürütür; yerel yönetime ancak “devletin genel görevleriyle yerel
        
        
          görevler aras›nda çat›flma hâlinde” müdahale eder. 1921 Anayasas›’nda neredeyse
        
        
          federalist bir yaklafl›mla ele al›nan, ama daha sonraki anayasalarda baflka türlü dü-
        
        
          zenlenen, merkezî yönetim-yerel yönetim iliflkilerini somutlaflt›ran 11. maddeye gö-
        
        
          re; iç ve d›fl siyaset, fler’î, adlî, askerî ifller ve uluslararas› iktisadî iliflkiler d›fl›nda
        
        
          kalan Vak›f, Medrese, E¤itim, Sa¤l›k, ‹ktisat, Tar›m, Bay›nd›rl›k ve Sosyal Yard›m ifl-
        
        
          lerinin düzenlenmesi ve yönetimi -Büyük Millet Meclisi’nce ç›kar›lan kanunlara gö-
        
        
          re- vilâyet flûralar›n›n yetkisi içindedir. Ama 22. ve 23. maddelerde öngörülen “Ge-
        
        
          nel Müfettifllik” kurumu ile vilâyetler, merkezî yönetimin denetimi alt›na al›nm›flt›r:
        
        
          “Genel müfettifller, devletin genel görevleriyle, yerel yönetimlere ait görevleri ve
        
        
          kararlar› sürekli denetlerler.” 1921 Anayasas›’nda yap›lan 29 Ekim 1923 tarihli de¤i-
        
        
          fliklik, en çok “Cumhuriyet” sözcü¤ünü telaffuz eden yan›yla an›l›r. Bunun esas ola-
        
        
          rak biçimsel bir yenilik oldu¤unu, 20 Ocak 1921’de kabul edilen 1921 Anayasas›’n›n 1.
        
        
          maddesiyle cumhuriyetin zaten kurulmufl oldu¤unu yukar›da belirtmifltik.
        
        
          De¤ifliklik kanununun di¤er maddeleri, bu durumda gereken teknik de¤ifliklik-
        
        
          leri yapar: Meclis taraf›ndan ve kendi içinden seçilen “Reisicumhur”, devlet baflka-
        
        
          n› s›fat›yla gerek gördükçe Meclis’e ve Vekiller Heyeti’ne (bu kez “do¤al olarak”
        
        
          de¤il “gerek gördükçe”) baflkanl›k eder.
        
        
          Art›k Baflvekil de Vekiller Heyeti içinden ve Meclis taraf›ndan de¤il, Reisicumhur
        
        
          taraf›ndan ve Meclis üyeleri aras›ndan seçildi¤i gibi; vekiller de Meclis taraf›ndan de-
        
        
          ¤il, Baflvekil taraf›ndan (ve Meclis üyeleri aras›ndan) seçilir ve bütünüyle Meclis’in
        
        
          onay›na sunulur. Böylece 1924 sistemine do¤ru önemli bir ad›m at›lm›fl olunur.
        
        
          1923 de¤iflikliklerinden biri de Cumhuriyet’in resmen ilân›yla eflzamanl› olarak,
        
        
          Türkiye devletinin resmî dilinin Türkçe, devlet dininin de ‹slâm olarak belirtilmesi-
        
        
          dir. ‹kincisi 1924 Anayasas›’nda korunmufl; 1928 de¤iflikli¤inde ç›kar›lm›flt›r. Zaten
        
        
          lâikli¤in Türk Anayasa Hukukunda yerleflmesi gelgitli ve ikircikli olmufltur. 1921
        
        
          Anayasas›’n›n kabulünden önce ç›kar›lan 5 Eylül 1920 tarihli Nisab-› Müzakere Ka-
        
        
          nunu’nun 1. maddesi “Büyük Millet Meclisi, Hilâfet ve Saltanat›n, Vatan ve Milletin
        
        
          kurtar›lmas›ndan ve ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas›ndan ibaret olan amac›n›n gerçeklefl-
        
        
          mesine kadar… ara vermeden toplan›r” diyordu. 1922’de Saltanat kald›r›l›rken de
        
        
          Hilâfet’e dokunulmam›fl, hatta yukar›da de¤indi¤imiz 308 No.lu Meclis Karar›’nda
        
        
          Hilâfet’in Osmanl› hanedan›na ait olup halifeli¤e bu hanedan›n “ilmen ve ahlâken”
        
        
          uygun bir üyesinin Türkiye Büyük Millet
        
        
          Meclisi’nce seçilece¤i söylendikten sonra,
        
        
          “Türkiye Devleti, hilâfet makam›n›n daya-
        
        
          na¤›d›r” denmiflti. 1924 y›l›nda hilâfeti kal-
        
        
          d›ran kanunda bile “Hilâfet, Hükûmet ve
        
        
          Cumhuriyet anlam ve kavram›nda esasen
        
        
          içkin oldu¤undan, hilâfet makam› kald›r›l-
        
        
          m›flt›r” ifadesi yer al›yordu. Baflka bir de-
        
        
          yiflle, Saltanat’la iliflkisini 1922’de tümüyle
        
        
          kesebilen yeni Türk devleti, dinle iliflkisini
        
        
          1928’e kadar kesemiyordu.
        
        
          
            ‹kinci Bölüm
          
        
        
          
            1924 Anayasas› ve 1928, 1937 De¤i-
          
        
        
          
            fliklikleri
          
        
        
          ‹kinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
        
        
          kabul etti¤i 1924 anayasas›, parlamenter
        
        
          meflruiyet (yasaman›n üstünlü¤ü) ilkesinin
        
        
          kat› biçimi olan güçler birli¤i ile, bu ilkenin
        
        
          yumuflak biçimi olan güçler ayr›l›¤› sistemi
        
        
          aras›nda bir sistem kurmufltur. Yürütme
        
        
          erki, yasama erkinden 1921’de oldu¤undan
        
        
          daha fazla ayr›flm›fl, ama kabine sistemle-
        
        
          rinde görülen karfl› a¤›rl›k ve yetkilerle de
        
        
          tam donat›lmam›flt›r. 3. ve 4. maddeler, 1921’deki üstünlük ve özdefllik ilkelerini yi-
        
        
          nelemifltir: “Egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” ve “Türkiye Büyük Millet Mec-
        
        
          lisi, milletin tek ve gerçek temsilcisi olup, millet ad›na egemenlik hakk›n› kullan›r.”
        
        
          5. maddede güçler birli¤i anlay›fl› yinelenmekle birlikte “Yasama yetkisi ve yürüt-
        
        
          me erki Büyük Millet Meclisi’nde bulunur ve toplan›r”; bu, Yürütme’ye iliflkin mad-
        
        
          delerle birlikte okundu¤unda, ortaya biraz daha farkl› bir durum ç›kmaktad›r.
        
        
          6. maddeye göre “Meclis, yasama yetkisini kendi kullan›r”, yani bu yetki devir
        
        
          ya da gasp edilemez. 7. maddeye göre, “Meclis yürütme yetkisini kendi seçti¤i
        
        
          Cumhurbaflkan› ve onun atayaca¤› bir Bakanlar Kurulu eliyle kullan›r. Meclis, Hükû-
        
        
          meti her zaman denetleyebilir ve düflürebilir.” Buna karfl›l›k, kabine sistemlerinde
        
        
          görülen; yürütmenin yasamay› feshi yetkisi 1924’te yoktur. Seçimlerin yenilenme-
        
        
          sine ancak Meclis (salt ço¤unlukla) karar verebilir (mad. 25).
        
        
          1924’te kabul edilen flekliyle Meclis’in görev ve yetkilerini sayan ve “kanun
        
        
          koymak ve de¤ifltirmek..” diye devam eden 26. maddenin en bafl›nda yer alan
        
        
          “fler’i hükümlerin uygulanmas›” ibaresi, 1928’deki de¤ifliklikte ç›kar›lm›flt›r. Bunu,
        
        
          1937 de¤iflikli¤i ile anayasaya resmen girecek olan lâiklik ilkesinin bir ön ad›m› ola-
        
        
          rak görmek mümkündür. Milletvekillerinin ve Cumhurbaflkan›’n›n and içmelerine
        
        
          iliflkin 16. ve 38. maddelerdeki “vallahi” sözcü¤ünün 1928’de ç›kar›l›p yerine “na-
        
        
          musum üzerine söz veririm” ibaresinin konmas›n› da bu çerçeve içinde görmek
        
        
          gerekir.
        
        
          1924’te anayasa yarg›s› gibi bir kurum yoktur. Kanunlar› de¤ifltirmek gibi, ka-
        
        
          nunlara ayk›r›l›¤› ileri sürülen tüzükleri görüflmek de Meclis’in yetkileri aras›nda-
        
        
          d›r (mad. 52).
        
        
          Yürütme organ›na gelince, Cumhurbaflkan›, devlet baflkan› s›fat›yla, özel tö-
        
        
          renlerde Meclis’e ve “gerekli gördükçe” Bakanlar Kurulu’na baflkanl›k eder, ama
        
        
          Meclis tart›flma ve görüflmelerine kat›lamaz ve oy veremez (mad. 32). Ç›karaca¤›
        
        
          kararlar Baflbakan ve ilgili Bakan taraf›ndan imzalan›r (mad. 39). K›sacas›, sorum-
        
        
          suz ve temsilî bir makamd›r. Meclis’in kabul etti¤i kanunlar› ilân eder; tekrar gö-
        
        
          rüflülmek üzere Meclis’e geri gönderdi¤i bir kanunu Meclis yine kabul ederek, onu
        
        
          ilân etmek zorunlulu¤undad›r (mad. 35).
        
        
          1921’de oldu¤u gibi, 1924’te de Baflbakan ve Bakanlar, Meclis içinden seçilir-
        
        
          ler (mad. 44) ki bu gelenek 1961 ve 1982’de bozulacakt›r; Bakanlar Kurulu,
        
        
          1921’den farkl› olarak, Hükûmetin genel politikas›ndan birlikte sorumludurlar
        
        
          (mad. 46).
        
        
          
            20 Nisan 1924 tarihli Teflkilât-› Esasiye
          
        
        
          
            Kanunu’nun orijinal metni
          
        
        
          ▲