238
• hesap vermek:
1.
Üstlendi¤i iflin nas›l yürüdü¤ünü ilgiliye anlatmak.
Müdürümüze hesap verece¤iz.
2.
Yapt›¤› herhangi bir davran›fl›n nedenini aç›klamak.
Hesap vermeye haz›r›m.
• hevesi kursa¤›nda kalmak:
Arzulad›¤›, imrendi¤i fleyi elde edememek.
Tiyatroya gidecekti, ama hevesi kursa¤›nda kald›.
• hevesini almak:
Arzulad›¤›, imrendi¤i fleyi elde edip ona doymak.
Art›k bilgisayardan hevesini ald›.
• hevesini k›rmak:
Arzusunu, iste¤ini yok etmek.
Çocu¤un hevesini k›r›yorsun, b›rak u¤rafls›n.
• heyheyleri tutmak (üstünde olmak):
Çok sinirlenerek ba¤›r›p ça¤›rmak.
Babam›n bugün heyheyleri tuttu.
• H›k demifl (anas›n›n, babas›n›n) burnundan düfl-
müfl:
Her yönden (anas›na, babas›na) çok benziyor, anlam›n-
da söylenir.
Bu kadar›n› beklemiyordum, h›k demifl anas›n›n burnun-
dan düflmüfl.
• h›k m›k etmek:
1.
Bir ifli yapmamak için bahaneler ileri sürmeye çal›fl-
mak.
H›k m›k etti, ama sonunda ifli bitirdi.
2.
bk. kem küm etmek.
• h›r ç›karmak:
Kavga, gürültü ç›karmak; kavgaya neden olmak.
Buraya h›r ç›karmaya m› geldin?
Deyimler/238-258 21/07/2010 21:02 Page 238