245
• içi almamak:
Midesi kabul etmemek.
Bu yeme¤i içim alm›yor.
• içi bay›lmak:
1.
Çok ac›kmak.
‹çim bay›ld›, yiyecek bir fley yok mu?
2.
Çok ya¤l› ya da çok flekerli yiyecekler a¤›r geldi¤in-
den art›k yiyememek ve su içme gereksinimi duymak.
Art›k yeter, içim bay›ld›.
• içi c›z etmek:
Bir anl›k ac›, üzüntü duymak.
Ezilen kediyi görünce içi c›z etti.
• iç içe:
Birbirinin içine girmifl biçimde.
Sokaktaki evler iç içeydi.
• içi daralmak:
S›k›lmak, bunalmak.
Konuflulanlar› dinledikçe içi daral›yordu.
• içi d›fl› bir:
Düflündü¤ünü aç›kça söyleyen, gizli bir düflüncesi ol-
mayan kimseler için söylenir.
Sak›n al›nma, içi d›fl› bir biri oldu¤undan böyle konuflu-
yor.
• içi d›fl›na ç›kmak:
1.
Kusmaktan dolay› çok rahats›z olmak.
Çok içti¤inden içi d›fl›na ç›km›flt›.
2.
Vücudu çok sars›lmak.
Otobüste içim d›fl›ma ç›kt›.
• içi erimek:
Kötü bir fley olacak diye kayg› içinde bulunmak.
Yine hastalanacak diye içim eriyor.
Deyimler/238-258 21/07/2010 21:02 Page 245