there
(de:) orada, oraya
there is
(deriz) var
therefore
(de:fo:) onun için,
bu bakımdan, bu yüzden
these
(di:z) bunlar
they
(dey) onlar
thick
(tik) kalın / sık / koyu
thicken
(tikin) kalınlaştırmak
/ yoğunlaşmak
thickness
(tiknıs) kalınlık, yo-
ğunluk
thief
(ti:f) hırsız
thin
(tin) ince, zayıf / seyrek
thing
(ting) şey, madde
things
(tings) eşya
think
(tink) düşünmek, san-
mak
thinker
(tinkı) düşünür
third
(tö:d) üçüncü
thirst
(tö:st) susamak / su-
suzluk
thirsty
(tö:sti) susamış
thirteen
(tö:ti:n) on üç
thirtieth
(töıtiıt) otuzuncu
thirty
(tö:ti) otuz
this
(diz) bu
thorn
(to:n) diken
thorough
(torou) tam, baştan
başa
thoroughly
(torouli) adama-
kıllı, tamamen
those
(douz) onlar, şunlar
though
(dou) her ne kadar, ...
ise de, rağmen
thought
(to:t) düşünce, fikir
thoughtful
(toıtful) düşünceli,
kibar, nazik
thoughtless
(toıtlıs) düşün-
cesiz
thousand
(tauzınd) bin
thread
(tred) iplik
threat
(tret) tehdit, ceza veya
ölümle korkutma
threaten
(tretın) tehdit etmek
threatening
(tretıning) teh-
ditkâr
three
(tri:) üç
thrifty
(trifti) idare, tutum
thrill
(tril) heyecanlandırmak /
heyecan
thriling
heyecanlı
thriller
(trila) gerilimli, heye-
canlı film ya da roman
throat
(trout) boğaz, gırtlak
throne
(tron) taht
through
(tru:) bir yandan öbür
yana, içinden arasından
She
is going through the field.
Tarlanın içinden gidiyor (ge-
çiyor).
We must go through the ac-
counts.
-149-
through
