2.
Bir yeri tan›tmak amac›yla birini ora-
ya götürmek, orada dolaflt›rmak:
Ko-
nuklar›ma Sultanahmet’i gezdirece¤im.
gezegen
a. gökb.
Günefl’in çevresinde do-
lanan, ondan ald›¤› ›fl›¤› yans›tan gök
cismi:
Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jü-
piter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüton.
gezgin
a.
ve
ön a.
Gezmek, görmek, tan›-
mak amac›yla s›k s›k geziye, yolculu¤a
ç›kan (kifli), seyyah.
gezi
a.
1.
Ülkeler ve flehirler aras›nda çeflit-
li amaçlarla yap›lan yolculuk, seyahat.
2.
Gezip hava al›nacak yer, gezinti yeri.
geziye ç›kmak
uzak yerleri dolaflmak,
seyahate ç›kmak.
gezici
ön a.
Gezerek, dolaflarak ifl yapan
(kifli ya da kurulufl):
gezici tiyatro.
gezinmek
(nsz.)
1.
E¤lenmek, zaman ge-
çirmek için bir yerde gezmek, dolafl-
mak.
2.
Belli bir çevre içinde afla¤› yu-
kar› gidip gelmek:
odada gezinmek.
gezinti
a.
Uzak olmayan bir yere hava al-
mak, dolflamak amac›yla yap›lan gezi.
gezintiye ç›kmak
k›sa bir süre dolafl-
mak.
gezmek
(nsz.)
1.
Hava almak, hofl vakit
geçirmek gibi bir amaçla bir yere git-
mek:
Tatilde Kuzey Ege’yi gezece¤im.
2.
Bir yerde dolaflmak, gezinmek, yürü-
mek:
Biraz deniz kenar›nda gezdim.
3.
Bulunmak:
Kalemin burada ne geziyor?
4.
Bir yeri görüp incelemek:
Evi gezdik,
hoflumuza gitti.
g›c›k, -¤›
a.
Bo¤azda öksürmeye, aks›rma-
ya neden olan yak›c› kafl›nt›.
g›c›k ol-
mak
argo
bir kimseye ya da bir davran›-
fla sürekli sinirlenmek.
g›c›rdamak
(nsz.)
G›c›rt› ç›karmak.
g›c›r g›c›r
be.
1.
Sert nesnelerin birbirine
sürtünmesinden ç›kan sesi belirtir.
Dö-
fleme, yürüdükçe g›c›r g›c›r ediyor.
2.
Tertemiz, p›r›l p›r›l:
Arabay› g›c›r g›c›r
yapt›m.
3.
ön a.
Yepyeni:
Alt›nda g›c›r
g›c›r bir arabas› vard›.
g›c›rt›
a.
Sert nesnelerin birbirine sürtün-
mesi sonucunda ç›kan ses.
g›da
a. (g›da:) Ar.
Besin.
g›daklamak
(nsz.)
(tavuk için) Ba¤›rmak.
g›d› g›d›
ünl.
Çocuklar› g›d›klarken söyle-
nen söz.
g›d›klamak
(-i)
Vücudun baz› yerlerine do-
kunarak bir kimsede bazen hofl bazen
de rahats›z edici istem d›fl› gülüfle yol
açan bir uyar› yaratmak.
g›na
a. (g›na:) Ar.
B›kma, usanç.
g›na gel-
mek
b›kmak, usanmak.
g›pta
a. Ar.
‹mrenme.
g›pta etmek
imren-
mek.
g›r g›r
be.
Sürekli ve usanç verecek bir
sesle.
g›rg›r
a.
Hal›, kilim vb. fleyleri süpürmekte
kullan›lan mekanik düzenekli araç.
(bi-
riyle) g›rg›r geçmek
alay etmek, dalga
geçmek.
g›rtlak, -¤›
a.
1.
anat.
‹çindeki ses telleri
yard›m›yla insan sesinin oluflmas›n›
sa¤layan, soluk borusunun üst bölü-
mü.
2.
mec.
Yeme, içme:
G›rtla¤›na çok
düflkündür.
g›rtlaklamak
(-i)
Birinin g›rtla¤›n› s›kmak,
bo¤mak.
g›yaben
be. (g›ya’ben) Ar.
1.
Kendi yok-
ken, ortada olmaks›z›n:
G›yaben hüküm
giydi.
2.
Ad›n›, sözünü baflkalar›ndan
duyarak, görmeden:
Onu g›yaben tan›-
r›m.
g›y g›y
a.
Keman vb. çalg›lar›n ç›kard›¤› se-
si belirtmek için kullan›l›r.
gibi
il.
1.
Benzetme, karfl›laflt›rma anlat›r:
Kedi gibi çevik bir çocuktu.
2.
O anda,
tam o s›rada:
Mesaj› ald›¤› gibi yola
düfltü.
3.
Uyma, yak›flma belirtir:
‹nsan
gibi davranmal›s›n.
gibi olmak
bir du-
ruma, bir kan›ya, bir duyguya yaklafl-
mak:
F›rt›na kesilir gibi olmufltu.
gibi
yapmak
-imiflçesine davranmak:
A¤l›-
yormufl gibi yapt›.
gibisi
a.
Benzeri, efli.
gibisinden
a.
1.
Bir ad›n tamlanan› duru-
munda oldu¤u zaman “bir fleye benzer
gezegen
gibisinden
276
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 276