turkce sozluk - page 284

Birine sert biçimde karfl›l›k vermek:
Ben
sana gösteririm.
göstermelik, -¤i
a.
1.
Örnek, numune.
2.
ön a.
Gösterifl için yap›lan:
göstermelik
bir tören.
götürmek
(-i, -den, -e)
1.
Tafl›mak, ulaflt›r-
mak, götürmek:
Koca paketi tek bafl›na
götürdü.
2.
Birinin yan›nda yürüyerek
ona efllik etmek:
Çocuklar› parka götür-
dü.
3.
(-i)
Bir parçay› bütünden ay›rarak
uzak bir yere atmak ya da bir fleyi yok
etmek:
Evleri sel götürdü.
4.
Öldürmek:
Salg›n hastal›k yüzlerce kifliyi götür-
müfltü.
5.
Dayanmak, katlanmak:
O fla-
ka götürmez.
götürü
ön a.
ve
be.
Sat›n al›nan mallar ya
da yap›lan ifller için toptan (fiyat vere-
rek).
gövde
a.
1.
Bir fleyin ana bölümü:
gemi
gövdesi.
2.
‹nsan bedeni.
3.
Hayvan›n
bafl, ayak ve kuyruktan geri kalan bölü-
mü.
4.
Bitkilerin kök ile dallar aras›nda
kalan bölümü.
5.
dlb.
Ad ya da eylem
köklerinde türetilen sözcük:
sözlük
(sözlük), ç›k›fl (ç›k›fl).
gövde gösterisi
a.
Ayn› düflüncede ya da
ayn› amaçta birleflenlerin, güçlerini
göstermek için büyük bir kalabal›k hâ-
linde yapt›klar› gösteri.
göz
a.
1.
Görme organ›.
2.
Görme yetisi:
Keskin gözleri var.
3.
Bak›fl:
Gözleri
uzaklara tak›l›p kald›.
4.
‹yi ya da kötü
duygular anlatan bak›fl:
Hain gözlerle
bakt›.
5.
U¤ursuzlu¤una inan›lan bak›fl,
nazar.
6.
Çekmece:
masan›n gözü.
7.
Oda, bölme:
‹ki gözlü küçük bir evde
otururdu.
8.
Bölümleri olan bir fleyin
her bir bölmesi:
çantan›n gözü.
göz ak›
a. anat.
Göz yuvar›n›n d›fl›n› saran,
dayan›kl› ve beyaz zar.
göz al›c›
ön a.
Afl›r› ölçüde ilgi çeken, çok
çarp›c›:
Göz al›c› bir elbise giymiflti.
gözalt›
a.
Bir kimsenin, güvenlik güçleri ta-
raf›ndan bir suç olay› ile ilgili olarak bel-
li bir yerde, belli bir süre al›konulmas›,
nezaret.
göz bebe¤i
a.
1.
anat.
Gözde, irisin orta-
s›nda yer alan, ›fl›¤›n azl›¤›na ya da çok-
lu¤una göre küçülüp büyüyen mercek.
2.
mec.
Çok sevilen, de¤er verilen (kifli,
fley):
O benim göz bebe¤imdir.
göz bilimi
a. t›p
Gözün yap›s›n›, çal›flmas›-
n›, hastal›klar›n› inceleyen hekimlik da-
l›.
göz boncu¤u
a.
Nazar boncu¤u.
gözcü
a.
Gözetlemek ya da gözlemek iflini
yapan kifli.
gözda¤›
a.
Bir kimseyi, bir toplulu¤u belir-
tilen bir cezayla korkutma, y›ld›rma;
tehdit.
gözde
ön a.
Benzerlerinden üstün tutulan,
çok be¤enilen:
gözde bir meslek.
göze
a. dirb.
Hücre.
gözenek, -¤i
a.
1.
Üzerinde bir çok delik
bulunan bir fleyin deliklerinden her biri:
süngerin gözenekleri.
2.
anat.
Canl› do-
kularda d›fl deri üzerindeki küçük delik-
lerden her biri.
3.
bitb.
Yapraklar›n alt
yüzeyinde çokça bulunan, hücreler ara-
s›ndaki küçücük deliklerden her biri.
göz erimi
a.
Gözün alabildi¤i uzakl›k.
gözetici
ön a.
Gözeten, koruyan.
gözetim
a.
1.
Gözetmek ifli, nezaret.
2.
Ko-
ruma, himaye.
gözetlemek
(-i)
1.
Bir kimseye ya da bir
fleye gizlice bakmak:
Kap› aral›¤›ndan
beni gözetliyormufl.
2.
Bir kimsenin
yapt›klar›n› ona belli etmeden izlemek:
Televizyon izlerken onu da gözetliyor-
dum.
gözetmek
(-i)
1.
Korumak, özen göster-
mek, himaye etmek:
Kardeflini her za-
man gözetmelisin.
2.
Önem vermek,
ayr›cal›kl› davranmak:
Baz›lar›n› gözeti-
yorsunuz, herkese eflit davranmal›s›n›z.
3.
Kollamak:
Gerekeni yapmak için bir
f›rsat gözetiyorum.
gözetmen
a.
1.
Daha verimli çal›flmalar›n›
sa¤lamak için ö¤retmen ve ö¤rencilere
k›lavuzluk eden kifli.
2.
Bir s›nav›n ku-
göstermelik
gözetmen
284
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 284
1...,274,275,276,277,278,279,280,281,282,283 285,286,287,288,289,290,291,292,293,294,...688
Powered by FlippingBook