görevli
ön a.
1.
Görevli olan, vazifeli.
2.
a.
Resmî bir görevi olan kifli, memur.
görgü
a.
1.
Bir toplum içinde var olan ve
uyulmas› gereken sayg› ve incelik ku-
rallar›n›n tümü, terbiye.
2.
Bir kiflinin,
kiflili¤i üzerinde olumlu etki yapan,
onun geliflmesine katk›da bulunan bilgi.
görgü kurallar›
a. topb.
Bir toplulukta ter-
biyeli, nazik ve ince davranmak için
uyulmas› gereken kurallar›n tümü; dav-
ran›fl bilgisi.
görgü tan›¤›
a.
Olay› gören tan›k.
görkem
a.
Göz al›c› ve gösteriflli olma du-
rumu, ihtiflam.
görkemli
ön a.
Göz al›c› ve gösteriflli, muh-
teflem.
görmek
(-i)
1.
Göz yard›m›yla bir fleyin var-
l›¤›n› alg›lamak, seçmek:
Seni göremi-
yorum.
2.
Anlamak, kavramak, sezmek:
Sonunda gerçekleri gördü.
3.
Yan›na gi-
dip konuflmak:
Bugün ö¤retmenini gö-
rece¤im.
4.
Bir fley hakk›nda belli bir
yarg›ya varmak, de¤erlendirmek:
Seni
üzgün gördüm.
5.
Belirli bir zaman›n
içinde bir olaya tan›k olmak, yaflamak:
Kötü bir trafik kazas› gördüm.
6.
‹zle-
mek:
O filmi ben de gördüm.
7.
Gez-
mek:
‹zmir’i gördün mü?
8.
Çok büyük
de¤er vermek:
Gözü iflinden baflka fleyi
görmüyor.
9.
(yer için) Yüzü bir yöne,
bir yere dönük olmak:
Denizi gören bir
evde oturuyorlar.
10.
Karfl›laflmak, rast-
laflmak:
Dün tiyatroda kardeflini gör-
düm.
11.
Sahne olmak, geçirmek:
Bu
stadyum ne maçlar gördü.
12.
tkz.
Ver-
mek:
‹kramiyeyi kazand›n, art›k bizi de
görürsün.
13.
(olumsuz kullan›ld›¤›nda)
Bir iflin yap›lmad›¤›n› belirtir:
Bu oda bir
ayd›r temizlik görmedi.
14.
Eriflmek, el-
de etmek:
Cebi yeni para görüyor.
15.
Bir iflin gerçekleflmekte oldu¤unu ya da
herhangi bir durumda bulundu¤unu
saptamak:
Gece gündüz demeden çal›fl-
t›¤›n› gördüm.
16.
Yapmak, etmek:
Biz
o anda büroda ifl görüyorduk.
17.
Ziya-
ret etmek:
Day›m› görece¤im.
görmemezlik, -¤i
a.
Görmezlik.
görme-
mezlikten gelmek
görmezlikten gel-
mek.
görmemifl
ön a.
Sonradan ulaflt›¤› iyi du-
ruma uygun davranamayan, bu yüzden
görgüsüzlük eden (kifli).
görmezlik, -¤i
a.
Görmemifl gibi davran-
ma.
görmezlikten gelmek
görmüyor-
mufl gibi davranmak, görmemezlikten
gelmek:
Beni görmezlikten geldi.
görsel
ön a.
Görmeyle, görme duyusuyla
ilgili olan.
görsel sanatlar
a.
Heykel, resim, sinema
gibi görme duyusuna yönelik sanatlar.
görü
a.
1.
Görme yetisi.
2.
Bir yerin çevre-
yi görme özelli¤i.
görücü
a.
Evlenmek isteyen erkek için k›z
görmeye giden kifli.
görülmek
(nsz)
1.
Göz yard›m›yla bir var-
l›k alg›lanmak, seçilmek:
Olay kimse ta-
raf›ndan görülmemifl.
2.
Gereken ifl ya-
p›lm›fl olmak:
‹fliniz hemen görülecek.
görümce
a. (gö’rümce)
Bir kad›na göre ko-
cas›n›n k›z kardefli.
görünmek
(nsz., -e)
1.
Görünür duruma
gelmek, ortaya ç›kmak, gözükmek:
De-
niz buradan görünmüyor.
2.
Belli bir iz-
lenim uyand›rmak:
Çok üzgün görünü-
yorsun.
3.
Görünüflünde olmak:
En az
elli yafl›nda görünüyor.
4.
mec.
Azarla-
mak, ç›k›flmak:
fiunlara bir görün, çok
gürültü yap›yorlar.
görüntü
a.
1.
Manzara, görünüm.
2.
Ger-
çekte var olmad›¤› hâlde varm›fl gibi
görünen, hayal.
3.
fiz.
Herhangi bir
nesnenin ayna, mercek gibi araçlarla
oluflturulan biçimi.
4.
sin.
Ekran üzerin-
deki hareketli resimlerin bütünü.
görüntülemek
(-i)
1.
Belirli bir konuyu bu-
na en yak›n görüntülerle tasarlamak,
gerçeklefltirmek, yaratmak.
2.
Bir olay›
filme almak.
görünüm
a.
Bir yerin, bir fleyin ya da bir ki-
görevli
görünüm
282
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 282