3.
mec.
Birinin ya da bir fleyin de¤erini
azaltmak:
Baflar›lar›m› gölgelemek için
elinden geleni yap›yor.
gölgelik, -¤i
a.
1.
Gölge alt›nda kalan yer.
2.
Gölgesinde oturulan çardak, tente
gibi herhangi bir fley.
gömlek, -¤i
a. Fr.
1.
Vücudun üst bölümü-
ne giyilen, önden dü¤meli, ince, kollu
ve yakal› giysi.
2.
Kitaplar›n kapaklar›na
geçirilen koruyucu k›l›f.
3.
‹çine k⤛tla-
r›n kondu¤u dayan›kl› karton.
gömme
a.
1.
Gömmek eylemi.
2.
ön a.
Bir
yüzeyin içine gömülmüfl olan:
gömme
banyo.
gömme banyo
a.
Döfleme içine gömülen,
mermer ve fayans gibi bir malzemeyle
kaplanm›fl banyo teknesi.
gömme dolap
a.
Bir duvar bofllu¤una yer-
lefltirilmifl dolap.
gömmek
(-i, -e)
1.
Topra¤›n içine koymak.
2.
Bir ölüyü topra¤›n içine yerlefltirmek,
defnetmek.
3.
Bir fleyi bir nesnenin içi-
ne yerlefltirmek, bat›rmak:
Bacaklar›n›
kuma gömdü.
4.
mec.
Birinden ya da
çevresindekilerden daha çok yaflamak:
Sen onu da gömersin.
gömü
a.
Topra¤a gömülerek saklanm›fl pa-
ra ve de¤erli fleyler, define.
gömülmek
(nsz.)
1.
Gömmek eylemine
konu olmak:
Silahlar buraya gömül-
müfl.
2.
Bir yere kendini rahatça yerlefl-
tirmek:
koltu¤a gömülmek.
3.
Bir fleyin
derinli¤ine inmek:
Derslere gömülmüfl-
tü, çok çal›fl›yordu.
gömüt
a.
Mezar, an›t.
gönder
a. Yun.
Bayrak çekilen direk.
gönderi
a.
Bir yerden bir yere özellikle pos-
tayla gönderilen mektup, paket, telgraf
vb.
göndermek
(-i, -e)
1.
Bir yere gitmesini,
ulaflmas›n› sa¤lamak; yollamak:
Ona
bir mektup gönderdim.
2.
Yetki vererek
girmesini sa¤lamak, yollamak:
Size
yard›mc›m› gönderiyorum.
gönenç, -ci
a.
Refah.
gönenmek
(nsz.)
Mesut olmak, sevinmek.
gönül, -nlü
a.
1.
Sevgi, istek, hat›r, düflün-
ce gibi içimizde var oldu¤u san›lan duy-
gu kayna¤›:
Bu ifle gönlüm pek raz› de-
¤il.
2.
‹stek, arzu:
San›r›m bu ifli yap-
maya pek gönlün yok.
gönül ba¤›
a.
Sevgi ba¤›, duygusal iliflki.
gönül borcu
a.
Bir kiflinin gördü¤ü iyili¤e
karfl› kendini borçlu saymas›, minnet,
flükran.
gönüllü
ön a.
1.
A¤›r ya da tehlikeli bir ifli
yapmaya istekli olan:
gönüllü asker.
2.
Bir konuda çok istekli olan:
Kaleye geç-
meye gönüllüydü.
gönül yaras›
a.
Kifliyi çok derin üzüntü
içinde b›rakan ac›.
gönye
a. (gö’nye) Yun.
‹ki çizginin ya da iki
yüzeyin birbirine dik olup olmad›¤›n›
denetlemek, dik aç›lar› ölçmek ve çiz-
mek için kullan›lan dik üçgen biçiminde
araç
göre
il.
1.
Bir fleye uygun olarak, bir fley
uyar›nca, gere¤ince:
Ö¤retti¤im kural-
lara göre oynayacaks›n›z.
2.
Göz önüne
al›nd›¤›nda, bak›l›rsa:
Trafik kurallar›na
göre yanl›fl bir ifl yapm›fls›n.
3.
Soru-
lursa:
Bana göre film çok güzeldi.
4.
Uygunluk belirtir:
Tam da bize göre bir
iflmifl.
görece
ön a.
Kesin olmay›p kifliden kifliye,
toplumdan topluma, zamandan zama-
na, yerden yere de¤iflebilen; ba¤›l; izafi:
Güzellik, görece bir kavramd›r.
göreli
ön a.
Ba¤›nt›l›, izafi, nispi.
görelik, -¤i
ön a.
Ba¤›nt›.
görenek, -¤i
a.
Bir fleyi, eskiden beri görül-
dü¤ü biçimde yapma, uygulama al›fl-
kanl›¤›.
görev
a.
1.
‹fl görme yetisi, bir kiflinin ya
da bir ayg›t›n yerine getirdi¤i ifllev,
fonksiyon:
Bas›n›n da önemli görevleri
vard›r.
2.
‹fl, u¤rafl, vazife:
Görevimi ye-
rine getirdim.
görev almak
bir görevi
üstlenmek:
Kendime güvendi¤im için
bu görevi ald›m.
gölgelik
görev
281
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 281