düz tablal›, genellikle alt› telli çalg›.
gitarist
a. Fr.
Gitar çalan kifli.
gitgide
be. (gi’tgide)
Gittikçe, giderek, gün
geçtikçe:
Kendine olan güveni gitgide
güçleniyordu.
gitmek
(-den, -e)
1.
Bir yere ulaflmak, bir
yere do¤ru yönelmek:
Yar›n Ankara’ya
gidece¤im.
2.
Ǜkmak, ulaflmak:
Bu yol
nereye gider?
3.
Bir yerden ayr›lmak:
Hemen gidiyor musun?
4.
Yak›flmak,
yaraflmak:
Bu saç biçimi sana pek git-
memifl.
5.
Tüketilmek, harcanmak:
Bu
kadar fleye dünya kadar para gitti.
6.
(-
e, nsz.)
Götürülmek, iletilmek, gönde-
rilmek:
Mesaj biraz önce gitti.
7.
Öl-
mek, ölüme yaklaflmak:
Adam gidiyor,
ambulans ça¤›r›n.
8.
Baflvurmak:
Bu
konuda halk oylamas›na gidilecek.
9.
(bir durum) Sürmek:
Bir kargaflad›r gi-
diyor.
10.
Bir yere devam etmek:
Üni-
versiteye gidiyorum.
11.
(tafl›t için) Be-
lirtilen h›zda yol almak:
Otobüs saatte
80 km h›zla gidiyor.
12.
Yetmek, yetifl-
mek:
Bu para sana iki hafta gider.
13.
Bir fleyin yap›m› için belli bir miktar ge-
rekmek:
Buraya bir torba çimento gider.
14.
Yok olmak, bitmek, elden ç›kmak:
Elindeki tüm paras› da gitti.
15.
Afl›n-
mak, eskimek:
Ayakkab›m›n topuklar›
gitmifl.
16.
(makine, ayg›t için) Belirti-
len nitelikte ifllemek:
Otomobilin iyi gi-
diyor.
17.
Bir durumda olmak:
‹fller iyi
gidiyor.
18.
(yar.) dlb.
Deyimsel nitelik-
te eylemler oluflturur:
gücüne gitmek,
hofluna gitmek.
19.
mec.
Bir duruma,
bir sonuca ulaflmak, varmak:
Bu ifl ne-
reye kadar gider, hiç bilemiyorum.
giyecek, -¤i
a.
Giysi, giyim.
giyim
a.
1.
Giyme biçimi:
Giyiminden zen-
gin biri oldu¤u belliydi.
2.
Giysi, giye-
cek.
giyinmek
(nsz., -e)
1.
Giysilerini giymek:
Niçin giyindin?
2.
Giysilerini belli bir
yerden almak ya da belli bir yere diktir-
mek:
Hep ayn› ma¤azadan giyinirdi.
giymek
(-i, -e)
Örtünmek, korunmak için
bir giysiyi vücuduna geçirmek:
K›rm›z›
kaza¤›n› giymiflti.
giyotin
a. Fr.
Eskiden Fransa’da ölüm ceza-
s›na çarpt›r›lanlar›n bafl›n› kesmekte
kullan›lan araç.
giysi
a.
Her türlü güyüm eflyas›, giyecek,
giyim.
giz
a.
Gizli tutulmas› gereken fley, s›r.
gizem
a.
‹nsan akl›n›n yeterince aç›kl›k ge-
tiremedi¤i fley; s›r.
gizemci
a.
1.
Düflünceleri ve tutkular› gi-
zemcili¤in etkisinde olan, mistik.
2.
ön
a.
Gizemcilikle ilgili olan, mistik.
gizemcilik, -¤i
a. fel.
Tanr›’ya ve gerçe¤e
ak›ll yoluyla de¤il de gönül yolu ile duy-
gu ve sezgiyle ulafl›labilece¤ini savunan
ö¤reti, mistisizm.
gizemli
ön a.
Gizli yönleri bulunan; anlafl›l-
mas› güç olan; gizlerle, s›rlarla dolu;
esrarl›; esrarengiz:
Film, gizemli bir ola-
y› anlat›yor.
gizil güç, -cü
a.
‹fl ve hareket olarak de¤il
de güç olarak var olan, gerçekleflmemifl
ama gerçekleflmeye haz›r olan güç; po-
tansiyel.
gizlemek
(-i, -den)
1.
Görünmeyecek, bel-
li olmayacak bir yere koymak; sakla-
mak:
Topu yata¤›n alt›na gizledim.
2.
Bilerek ve isteyerek bir olay›, bir duru-
mu haber vermemek:
Baflar›s›zl›¤›n›
herkesten gizliyordu.
gizli
ön a.
1.
Görünmez olan, özenle sak-
lanm›fl olan:
gizli kamera.
2.
Duyulma-
yan, saklanan:
Gizli bir iliflkisi vard›.
3.
Bilinmeyen, niteli¤i anlafl›lmayan:
gizli
belgeler.
4.
be.
Sakl› olarak, saklayarak,
gizlice.
gizlice
ön a. (gizli’ce, gi’zlice)
Kimseye bel-
li etmeksizin, gizli olarak:
Gizlice sine-
maya gitmifl.
gizli kapakl›
ön a.
1.
Kimseye haber veril-
meden yap›lan (ifl).
2.
Anlafl›l›r olma-
yan (söz, konuflma).
gladyatör
a. Fr.
Eski Roma’da, arenada, in-
gitarist
gladyatör
278
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 278