turkce sozluk - page 321

aras›nda kalan bölümü:
Kap›n› içi çürü-
müfl.
4.
‹ki ya da daha çok kiflinin ya da
fleyin oluflturdu¤u topluluk aras›nda
bulunan kifli ya da fley:
Arkadafllar› için-
de en çok onun sözü geçerdi.
5.
Ten ile
giysiler aras›nda:
Bu fanilay› içine giy.
6.
‹nsan›n ruh hâli:
‹çimde bir s›k›nt›
var.
7.
Dolma yapmak için haz›rlanan
kar›fl›m.
8.
Kabu¤u olan yiyeceklerde
kabu¤un sard›¤› bölüm:
ceviz içi.
9.
Bir
yerde, bir toplulukta yap›lan, gerçekle-
flen fley:
kent içi ulafl›m.
10.
ön a.
‹ki ya
da daha çok fley aras›nda merkeze daha
yak›n olan:
iç kap›.
11.
ön a.
Kiflinin ruh
durumuyla ilgili olan:
‹ç dünyas›nda f›r-
t›nalar esiyordu.
iç etmek
argo
ele ge-
çirilen bir fleyi sahibine bildirmeden,
göstermeden kendine mal etmek.
iç içe
1)
kar›fl›k durumda olan:
iç içe geçmifl
evler.
2)
birinden ötekine geçilebilen:
içe iki oda.
içi d›fl› bir
düflündü¤ünü
aç›kça söyleyen.
içi genifl
dertsiz, tasa-
s›z.
içine almak
kapsamak.
içine et-
mek
kaba
bir ifli, bir durumu berbat et-
mek, bozmak.
içten içe
belli etmeden,
gizli gizli.
iç aç›c›
ön a.
1.
‹nsan› rahatlatan.
2.
Umut
verici.
içbükey
ön a. fiz.
ve
mat.
Yüzeyi düzgün ve
pürüzsüz çukur biçiminde olan:
içbükey
mercek.
iç cümle
a. dlb.
‹ç tümce.
iç deniz
a. co¤.
Ana denize bo¤azlarla ba¤-
lanan deniz:
Marmara Denizi bir iç de-
nizdir.
iç deri
a.
1.
dirb.
Sindirim ve solunum ka-
nallar›n›n iç yüzeyleri ile sindirim kana-
l›na ba¤l› bezlerin içini örten tabaka.
2.
bitb.
Bitkilerin kök, sap ve yapraklar›n-
da kabu¤un iç bölümü.
içecek, -¤i
a.
1.
Susuzlu¤u gidermek için
içilen her türlü s›v›.
2.
ön a.
‹çilmeye
uygun:
‹çecek bir fleyiniz var m›?
içe dönük
ön a. ruhb.
Kendi içine kapana-
rak baflkalar›ndan kaçan, toplumsal ilifl-
kileri çok zay›f olan.
içe kapan›k, -¤›
a.
ve
ön a. ruhb.
D›fl çev-
reye karfl› ilgisiz, kendi içine dönük,
duygu ve düflüncelerini baflkalar›na aç-
maktan kaç›nan (kifli).
içeri, -yi
a.
1.
‹ç, dâhil:
‹çeri gel.
2.
ön a.
‹çte yer alan:
‹çeri odadan bir gürültü
geldi.
içerik, -¤i
a.
1.
Bir fleyin içinde bulunan
ögelerin bütünü, muhteva.
2.
Bir anla-
t›mda verilmek istenen duygu ve dü-
flünce bütünü.
içerlek
ön a.
Yan›ndakilerden daha geride,
daha içeride, daha dipte bulunan.
içerlemek
(-e)
‹çin için öfkelenmek, k›z-
mak.
içermek
(-i)
Bir fleyi içine almak, içinde
bulundurmak, kapsamak, ihtiva etmek.
içgüdü
a. ruhb.
Canl›larda, ö¤renme sonu-
cu edinilmeyen, ak›l ve düflünceden ba-
¤›ms›z olarak do¤ufltan gelen davran›fl-
lar›n tümü.
iç güvey
a.
Kar›s›n›n ailesiyle oturan erkek.
iç güveyi, -si
a.
‹ç güvey.
iç hastal›klar›
a. t›p
Kalp, mide, böbrek gi-
bi iç organlardaki hastal›klarla ilgili he-
kimlik dal›; dâhiliye.
iç hastal›klar› uzman›
a. t›p
Uzmanl›k ala-
n› iç hastal›klar olan hekim, dâhiliye
mütehass›s›, dâhiliyeci.
iç hat, -tt›
a.
1.
Yurt içi kara, deniz ve hava
yollar›.
2.
Yurt içi iletiflimi.
içim
a.
1.
‹çmek eylemi ya da biçimi.
2.
‹çilen fleyden al›nan tat.
3.
Bir yudum-
da içilen miktar.
için
il.
1.
Amac›yla:
‹fl baflvurusu için gel-
dim.
2.
Bir fleyden dolay›, bir fleyden
ötürü:
Sana veda edemedi¤i için biraz
üzgün ayr›ld›.
3.
Karfl›l›¤›nda, karfl›l›k
olarak:
Bu ev için ne kadar kira ödüyor-
sunuz?
4.
U¤runa, yoluna:
Senin için
her fleyden vazgeçmifltim.
5.
Süre be-
lirtir:
‹ki gün için Ankara’ya gidiyorum.
6.
Özgü:
Bu kitap çocuklar için.
7.
Gö-
re:
Bu ifl benim için çocuk oyunca¤›.
8.
iç aç›c›
için
321
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 321
1...,311,312,313,314,315,316,317,318,319,320 322,323,324,325,326,327,328,329,330,331,...688
Powered by FlippingBook