turkce sozluk - page 479

Bir fleyin yok olmas›na, ortadan kalk-
mas›na, azalmas›na yol açmak:
Ekono-
mik kriz, birçok ifl alan›n› öldürdü.
öldürücü
ön a.
1.
Öldüren, ölüme yol açan:
öldürücü maddeler.
2.
mec.
Dayan›lma-
s› güç, bunalt›c›, s›k›c›:
Öldürücü s›cak-
lar bafllad›.
ölesiye
be.
Ölecek kadar:
Onu ölesiye sevi-
yordu.
ölgün
ön a.
1.
Canl›l›¤›, dirili¤i, tazeli¤i kal-
mam›fl:
ölgün çiçekler.
2.
Gücü azal-
m›fl:
ölgün bir ›fl›k.
ölmek
(nsz.)
1.
Yaflam› sona ermek, can
vermek.
2.
(bitki için) Solmak, kuru-
mak.
3.
mec.
Bir fleye dayanamayacak
duruma gelmek:
Açl›ktan öldüm.
4.
mec.
Geçerlili¤ini, de¤erini, gücünü yi-
tirmek:
Baz› sözcükler zaman içinde
ölür.
ölü
ön a.
1.
Ölmüfl, canl›l›¤› sona ermifl.
2.
mec.
Güçsüz, zay›f, sönük:
ölü bir ›fl›k.
3.
mec.
Canl›l›ktan yoksun, durgun:
ölü
bir kent.
4.
mec.
Canl› ya da güncel ol-
maktan ç›km›fl:
ölü bir dil.
ölü gibi
hiç
k›p›rdamadan duran.
ölü dil
a.
Günümüzde hiçbir yerde konu-
flulmayan, yaln›zca belgelerde olan dil.
ölüm
a.
1.
Bir canl›da yaflamsal ifllevlerin
kesin olarak sona ermesi, vefat.
2.
Öl-
me biçimi:
Ölümü ans›z›n oldu.
3.
Sona
erme, yok olma, ortadan kalkma:
Hay-
vanc›l›¤›n ölümü o bölge insanlar›n› zo-
ra soktu.
4.
ünl.
Ölmesi istenen kimse
ya da fleye karfl› eyleme geçilmesi için
kullan›l›r:
Hainlere ölüm!
ölümcül
ön a.
1.
Ölüme yol açabilen,
ölümle sona erme olas›l›¤› bulunan:
Ölümcül bir hastal›¤a yakalanm›flt›.
2.
Ölmek üzere olan, can çekiflen:
ölümcül
bir hasta.
ölü mevsim
a. mec.
‹flin, al›flveriflin çok az
yap›ld›¤›, afl›r› bir durgunlu¤un yaflan-
d›¤› dönem.
ölümlü
ön a.
1.
Gelip geçici, fani.
2.
a.
‹n-
san, insano¤lu.
ölümlük, -¤ü
a.
Bir kimsenin cenaze mas-
raflar›n›n sa¤lanmas› için sa¤l›¤›nda bi-
riktirdi¤i para.
ölümsüz
ön a.
1.
Asla ölmeyecek olan,
sonsuz, ebedî:
ölümsüz bir sevgi.
2.
Hiç unutulmayacak, hep hep an›lacak
olan:
O, ölümsüz bir yazard›r.
ölü renk
a.
Parlak olmayan, donuk renk.
ömrübillah
be. Ar. hlk.
Hiçbir zaman, asla:
Onu ömrübillah göremeyeceksin.
ömür, -mrü
a. Ar.
1.
Bir canl›n›n yaflama,
var olma süresi.
2.
ön a. mec.
Çok ho-
fla giden, hofl:
Ne ömür çocuk!
ömrüm-
de
hiçbir zaman, asla.
ömrüne bereket
“ömrün uzun olsun, sa¤ ol, var ol.” an-
lamlar›nda kullan›l›r.
ön
a.
1.
Bir fleyin esas tutulan yüzü:
araba-
n›n önü.
2.
Bir fleyin ya da bir kimsenin
esas tutulan yüzünün bakt›¤› yer:
Önümden geçti, ama beni görmedi.
3.
Yak›n gelecek zaman:
Önümüz k›fl, flim-
diden haz›rl›k yapmal›y›z.
4.
Bir kimse-
nin ya da bir toplulu¤un karfl›s›, huzu-
ru:
Beni arkadafllar›m›n önünde rezil et-
ti.
5.
ön a.
Benzerler aras›nda esas tu-
tulan, bak›lan ya da gidilen yönde olan:
bisikletin ön tekerle¤i.
6.
Bafl›na getiril-
di¤i sözcü¤ün anlam›na “önce olan” ya
da “ilk” kavram› katar:
ön koflul, ön söz,
önsezi, öngörü.
önayak olmak
bir ifli ilk
bafllatan kifli olup herkesi ard›ndan sü-
rüklemek:
Bu yard›m kampanyas›n›n
bafllamas›na o önayak oldu.
önü s›ra
hemen önünden, yak›n bir arayla:
Önü-
müz s›ra otobüsten indi.
önüne gelen
karfl›s›na ç›kan, olur olmaz kimse:
Önü-
ne gelen bir fley söylüyordu, kafas› ka-
r›flm›flt›.
ön ad
a. dlb.
Bir addan önce gelerek onu
nicelik, nitelik, yer, s›ra vb. bak›mlardan
niteleyen, belirten sözcük; s›fat:
yoksul
(kad›n), sar› (kazak), üç (kifli), beflinci
(s›n›f).
ön ad-eylem
a. dlb.
Ortaç, s›fat-fiil.
ön ad tamlamas›
a. dlb.
Adlar› nitelemek
öldürücü
ön ad tamlamas›
479
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 479
1...,469,470,471,472,473,474,475,476,477,478 480,481,482,483,484,485,486,487,488,489,...688
Powered by FlippingBook