sini, niyetini, duygular›n› anlamaya ça-
l›flmak:
Bir yokla bakal›m, bu konuda ne
düflünüyor?
4.
Hâl hat›r sormak, sa¤l›-
¤›n› ö¤renmek için birini aramak, onu
görmeye gitmek.
5.
(hastal›k, sanc› vb.
için)
Ara ara etkisini göstermek.
yokluk, -¤u
a.
1.
Yok olma, bulunmama
durumu.
2.
mec.
Yoksulluk.
yok pahas›na
be.
Oldukça ucuz, de¤erin-
den çok ucuz.
yoksa
ba¤. (yo’ksa)
1.
Bir düflüncenin, bir
davran›fl›n, bir tutumun karfl›t olas›l›¤›-
n› anlatmak için kullan›l›r:
‹laçlar›n› dü-
zenli kullan, yoksa hastal›¤›n düzelmez.
2.
Say›lan olas›l›klar›n d›fl›nda bir olas›-
l›¤› belirtmek için kullan›l›r:
Geçen y›l
m›yd›, daha önceki y›l m›yd›, yoksa dört
y›l önce miydi? San›r›m unuttum.
yoksul
ön a.
ve
a.
Geçinmekte güçlük çe-
ken, maddi olanaklar› k›s›tl› olan
(kifli,
topluluk)
; fakir.
yoksun
ön a.
Belli bir fleye sahip olmayan,
onun eksikli¤ini duyan; mahrum.
yok-
sun kalmak
bir fleyin eksikli¤ini duy-
mak, yoklu¤unu çekmek; mahrum ol-
mak.
yokufl
a.
Yükselerek devam eden yer, yol.
yok yere
be.
Hiçbir neden bulunmadan,
gere¤i yokken, yarar› olmadan.
yok yok
a.
1.
Her fley var.
2.
Hay›r hay›r!:
Yok yok, istemem!
yol
a.
1.
Karada, havada, suda bir yerden
bir yere gitmeyi sa¤layan hat:
deniz yo-
lu.
2.
Karada insan ya da hayvanlar›n
geçmesi için aç›lm›fl ya da kendi kendi-
ne oluflmufl, yürümeye uygun yer:
keçi
yolu.
3.
Karada flehir içi ya da flehir d›-
fl› ulafl›m hatt›:
flehirler aras› yol.
4.
‹çinden ya da üstünden bir s›v›n›n akt›-
¤› yer:
su yolu.
5.
Yolculuk:
Yar›n ak-
flam yola ç›k›yoruz.
6.
Davran›fl biçimi,
davran›fl, tutum:
Tuttu¤u yol iyi de¤il.
7.
Bir iflte uygulanan ilke, sistem, tarz:
Ekonomik krizi aflman›n yolu bu de¤il.
8.
Gidifl çabuklu¤u, h›z:
Gemi tam yol
gidiyordu.
9.
mec.
Bir amaca ulaflmak
için baflvurulmas› gereken çare, yön-
tem:
Bu durumdan bir ç›k›fl yolu bula-
mad›m.
10.
mec.
Amaç, maksat, u¤ur:
Bu yolda çok kifli hayal k›r›kl›¤›na u¤ra-
d›.
yol yak›nken
sezilen ya da düflünü-
len kötü sonuç do¤madan, fazla gecik-
meden:
Yol yak›nken flu iflten vazgeçe-
lim
.
yoluna
u¤runa:
Vatan yoluna sa-
vaflm›fl bir ulusun çocuklar›y›z.
yol a¤z›
a.
Bir yolun bafllang›c› ya da di¤er
yollarla birleflti¤i yer.
yol ayr›m›
a.
Yollar›n çatalland›¤›, birbirin-
den ayr›ld›¤› yer.
yol boyu
a.
1.
Kara yolunda kenar.
2.
be.
Yolculuk süresince:
Yol boyu tek kelime
konuflmad›.
yolcu
a.
1.
Yolculu¤a ç›km›fl kifli.
2.
mec.
‹yileflmesi umutsuz, ölmek üzere olan
hasta.
yolculuk, -¤u
a.
1.
‹fl, tatil vb. amaçlarla bir
yerden bir yere gidifl ya da gelifl; seya-
hat.
2.
Herhangi bir tafl›tla bir yere gidifl
ya da bir yerden gelifl:
uçak yolculu¤u.
yolculuk etmek (yapmak)
bir yerden
bir yere gitmek, seyahat etmek.
yoldafl
a.
1.
Yol arkadafl›.
2.
Arkadafl, dost.
3.
mec.
Ortak bir görüflü benimseyen-
lerden her biri.
yolgeçen
a.
“Herkesin gelip geçerken u¤-
rad›¤›, girip ç›kan› çok ve belirsiz yer”
anlam›na gelen
“yolgeçen han›”
deyi-
minde geçer.
yollamak
(-i, -e
) Göndermek.
yollanmak
(nsz.)
1.
Yollamak eylemi yap›l-
mak, gönderilmek.
2.
Bir yere gitmek
üzere yola koyulmak, yürümek.
yolluk, -¤u
a.
1.
Yolculuk s›ras›nda yen-
mek üzere haz›rlanm›fl yiyecek.
2.
Yere
serilen ince ve uzun hal›, kilim vb.
3.
Sürekli ya da geçici olarak bir yere gön-
derilen görevliye yol masraf›n› karfl›la-
mak üzere verilen para, harc›rah.
yolmak
(-i)
1.
Bir fleyi sabit durdu¤u yer-
den çekip ç›karmak, koparmak.
2.
mec.
yokluk
yolmak
669
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 669