– Andre ve Terence’le aysbergin üstünde kald›¤›m›z zaman, bun-
dan çok daha kötü koflullar alt›nda bulunuyorduk, diye yan›t verdim. Yi-
yecek konusuna gelince, flans aya¤›m›za geldi. Bunun gibi daha çok
yiyecek buluruz. Birileri gelip bizi kurtarana kadar da, karlardan bir ku-
lübe yapar, içinde otururuz. Bunda surat as›p üzülecek ne var yahu!
Gülün flöyle biraz!
Terence güldü.
– Tabi yahu, diye beni destekledi. Belki mükemmel bir k›fl geçiri-
riz. Uzun geceler, yakt›¤›m›z ateflin bafl›na oturur, tatl› tatl› sohbet ede-
riz.
Terence’in sözleri de, benimkiler kadar ifle yaram›flt›. Çok geçme-
den herkes kendine gelmiflti. Hemen, yiyecek bir fleyler haz›rlamaya
girifltik.
Andre:
– fiimdilik bu yiyecekleri saklayal›m da, bir süre ay›n›n etiyle idare
edelim, diye önerdi.
Yan›m›zda bir gaz oca¤› vard›. Eti tencereye koyup oca¤›n üstüne
yerlefltirdik. Ay›n›n derisini, olabildi¤ince dikkatle yüzmüfltük. Ya¤lar›n›
da ay›r›p saklad›k. Et piflince, ekmekle yedik. Lezzeti pek fena de¤ildi.
Yemekten sonra, derinin temizli¤ine girifltik. Sonra, bir gece önce yap-
t›¤›m›z duvar› biraz daha yükselttik. Arkadafllar›n ço¤u, çok iyi çal›fl›-
yordu. Fakat içlerinden birkaç›, hâlâ umutsuzlu¤un verdi¤i üzüntüyle
düflünceli düflünceli oturuyor, pek ifl yapm›yordu.
Rüzgâr hâlâ fliddetle esmeye devam ediyordu. Andre:
– Bu rüzgâr kesilir kesilmez bir iki ay› bal›¤› yakalamal›y›z, dedi.
Hem eti lezzetlidir hem de derisinden giyecek yapar›z.
– K›fl› burada geçirmek zorunda kal›r m›y›z dersin? diye sordum.
– F›rt›na dün gece dinseydi, geminin bizi almak için geri dönece-
¤ini umard›m, diye yan›t verdi. Fakat flimdi pek umudum yok.
Ötekilerden ayr› bir yerde oldu¤umuz hâlde, f›s›lt›yla konufluyor-
duk.
– Pond (Pond) Körfezi’nde iki gemi görmüfltük. Bir iflaret bayra¤›
dikersek belki bizi görebilirler. San›r›m denemekte yarar var.
77