saate kadar biter. O zaman da bu ifle bakar.
Çocuk tafl bir hücreye konuldu. Orada üstü bafl› arand›.
Bir fley bulunamay›nca da kap›, üzerine kilitlendi. Bu hücre,
hava deli¤i biçiminde, küçücük karanl›k bir yerdi. ‹çerisi son
derece pisti.
Yafll› adam oradan yavafl yavafl uzaklafl›rken, düflünceli
bir hâli vard›. Kitab›n kapa¤›n› çenesine vurarak kendi kendi-
ne, “Bu çocu¤un yüzünde bir fley var. Evet, beni etkileyen bir
fley bu. Acaba suçsuz mu? Masum bir hâli var.” dedi.
Yafll› adam, birden durup bak›fllar›n› gö¤e çevirdi. Sonra
da, “Tanr› yard›mc›m olsun. Acaba bu bak›fla benzer baflka
bir bak›fl› nerede gördüm ben?” dedi.
Birkaç dakika düflündükten sonra, ayn› düflünceli yüzle,
avluya aç›lan bir bekleme odas›na do¤ru yürüdü. Bir köfleye
çekildi. Y›llar›n, üzerine tozlu bir perde örttü¤ü bir y›¤›n insa-
n›n yüzünü gözünün önüne getirmeye çal›flt›. En sonunda
bafl›n› sallayarak:
– Hay›r. Bana öyle gelmifl olacak, dedi.
Mahkeme, duvarlar› tahta kapl› genifl bir salondu. Bay
Fang (Feng) salonun karfl› ucunda bir parmakl›¤›n arkas›nda
oturuyordu. Kap›n›n bir yan›nda da Oliver tir tir titriyordu.
Bay Fang zay›ft›; uzun s›rtl›, dik boyunlu, orta boylu bir
adamd›. Pek fazla saç› yoktu. K›pk›rm›z› surat›nda, sert bir
ifade vard›.
Yafll› adam, e¤ilip sayg›yla selâm verdi. Sonra kürsüye
do¤ru ilerleyerek:
– ‹flte ad›m, adresim, diyerek elindeki k⤛d› uzatt›.
52