– Evet efendim. fiimdi, bir kâse nefis et suyunu bitirdi.
Bay Brownlow, onlarla konuflurken birden gözleri duvar-
daki resme iliflti. fiaflk›nl›kla ba¤›rd›:
– Bedwin, fluraya bak. Tanr› aflk›na! Bu da ne demek olu-
yor?
Ba¤›r›rken parma¤›yla bir Oliver’›n bafl›n›n üzerindeki
resmi, bir de çocu¤un yüzünü gösteriyordu. Çocuk, resmin
canl› bir kopyas›yd› sanki. Gözler, kafa, a¤›z birbirine benzi-
yordu.
Oliver, bu birdenbire ba¤›r›fl›n nedenini anlayamad›. Çün-
kü daha, heyecanl› olaylara dayanacak kadar güçlenmedi¤in-
den, düflüp bay›l›verdi.
* * *
Bütün bunlar olurken, Düzenbaz ve Charley Bates olup
biteni Yahudi’ye haber vermek için dar ve pis sokaklardan ko-
flarak eve döndüler. Kap›n›n önüne geldiklerinde ikisi de so-
luk solu¤ayd›. Bir yandan kap›y› çalarken, bir yandan da Fa-
gin’in ne diyece¤ini merak ediyorlard›.
Birkaç dakika sonra, g›c›rdayan merdivenlerde ayak ses-
leri duyuldu. Ayak sesleri giderek yaklaflt› ve kap› yavafl ya-
vafl aç›ld›. Düzenbaz’la Charley Bates içeri girip kap›y› arka-
lar›ndan kapatt›lar.
Yahudi öfkelendi. Çocuklar› tehdit edermifl gibi yerinden
kalkarak:
– Oliver nerede? Alçaklar! Nerede çocuk? diye sordu.
62