36
• ak›l ö¤retmek:
bk. ak›l vermek
• ak›l satmak:
Bir kimseye kendi düflüncesini benimsetmeye, ona yol
göstermeye çal›flmak.
Kendi ifliyle u¤raflaca¤›na bize ak›l satmaya çal›fl›yor.
• ak›l s›r ermemek:
Bir iflin niteli¤ini kimsenin anlayamamas›.
Onun yapt›klar›na da ak›l s›r ermiyor.
• ak›l vermek:
Bir kimseye, kendi ç›kar› do¤rultusunda yol göstermek.
Bana ak›l verece¤ine kendi ifliyle u¤rafls›n.
• ak›l yürütmek:
Bir konuda düflünme yetene¤ini kullanmak.
Ak›l yürüterek bu problemi çözebiliriz.
• ak›nt›ya kürek çekmek:
Olmayacak bir ifl için bofluna u¤raflmak.
Çok hevesli, ama ak›nt›ya kürek çekiyor.
• akla karay› seçmek:
Bir ifli baflar›ncaya dek çok s›k›nt› çekmek.
Eflyalar›m›z› yeni evimize yerlefltirdik, ama bitirene dek
de akla karay› seçtik.
• akla yatmak:
Akla uyabilecek özellikte olmak.
Akla yatacak bir yan›t istiyorum.
• akla zarar:
bk. ak›llara ziyan.
• akl› almamak:
1.
Anlayamamak.
Bu konuyu akl›m almad›.
2.
Olabilece¤ine inanmamak.
Depremde evlerinin y›k›ld›¤›n› akl› alm›yordu.
Deyimler/035-045 21/07/2010 21:05 Page 36