renci.
ellilik, -¤i
a.
ve
ön a.
1.
‹çinde elli tane bu-
lunan:
ellilik kutu.
2.
Elli yafl›nda ya da
elli yafl dolay›nda bulunan.
3.
De¤eri el-
li birim olan para.
ellinci
ön a.
S›ras› ya da yeri elli say›s›yla
belirtilen:
ellinci sayfa.
ellifler
ön a.
Ellili gruplar biçiminde üleflti-
rilmifl olan:
ellifler kifli.
elma
a. bitb.
1.
Gülgillerden, pembe ve be-
yaz çiçekler açan bir a¤aç.
2.
Bu a¤ac›n
sar›, k›rm›z› ya da yeflil renklerde; par-
lak, sert yüzeyli; tad› ekfli ya da tatl›; hofl
kokulu ve çekirdekli meyvesi.
elmac›k kemi¤i
a. anat.
Yüzde, yanak ile
göz aras›nda yer alan az çok ç›k›nt›l› bö-
lüm.
elmas
a. Ar.
1.
Çok sert, k›r›lgan ve ço¤un-
lukla renksiz ve saydam billurlaflm›fl ar›
karbon.
2.
Mücevher olarak kullan›lan
saydam, de¤erli tafl.
3.
Elmast›rafl.
4.
ön a.
Elmas tafllar›yla süslenmifl: elmas
gerdanl›k.
elmast›rafl
a.
1.
Ucu elmasl›, kalem biçi-
minde cam keskisi.
2.
ön a.
Üzeri elmas
gibi yontulmufl (cam, billur).
elo¤lu
a.
1.
Yabanc›, el, baflkas›.
2.
mec.
Koca, damat.
el sanatlar›
ç. a.
Elde ya da el tezgâhlar›n-
da üretilen ifllerin tümü.
elti
a.
Kocalar› kardefl olan kad›nlar›n her
birine göre di¤eri.
el topu
a. sp.
Hentbol.
elvan
ç. a. Ar. esk.
1.
Renkler.
2.
ön a.
Üzerinde türlü renkler bulunan.
elvan elvan
be.
ve
ön a.
Renk renk, çeflit
çeflit.
elveda
ünl. (elveda:) Ar.
1.
Bir fleyden ay-
r›l›rken bir daha kavuflulmayaca¤› düflü-
nülerek söylenen bir söz:
Elveda ‹stan-
bul!
2.
Bir daha karfl›lafl›lmayacak bi-
çimde ayr›l›rken “Allaha ›smarlad›k” an-
lam›nda söylenen söz:
Elveda arkadafl-
lar!
elveriflli
ön a.
Uygun, müsait.
elveriflsiz
ön a.
Uygun olmayan.
elvermek
(-e)
1.
Yetmek, yetecek kadar ol-
mak.
2.
Uygun gelmek:
Durum elverir-
se o evi sat›n almak istiyorum.
elyaf
ç. a. Ar.
Özel ifllemlerle iplik durumu-
na getirilen her türlü lifli dokuma ham
maddeleri.
el yazmas›
a.
1.
Yazma kitap.
2.
ön a.
Elle
yaz›lm›fl (fley).
elzem
ön a. Ar.
Zorunlu, vazgeçilmeyen.
emanet
a. (ema:net) Ar.
1.
Bir kifliye son-
radan al›nmak üzere saklamas›, koru-
mas› için b›rak›lan fley ya da bak›p gö-
zetmesi için b›rak›lan kimse:
Kitaplar›m›
sana emanet ediyorum.
2.
Biri arac›l›-
¤›yla bir kimseye gönderilen fley:
Ema-
net yerine ulaflt›.
3.
Gar, hava alan›, ter-
minal gibi yerlerde eflyalar›n geçici ola-
rak b›rak›ld›¤› yer.
emanet etmek
bir
fleyi korunmas› için bir kimseye ya da
bir yere geçici olarak b›rakmak.
emare
a. (ema:re) Ar.
Belirti, ipucu.
emaye
ön a. Fr.
Üzeri bir tür cila olan
emayla kaplanm›fl olan:
emaye tencere.
embriyoloji
a. Fr. dirb.
O¤ulcu¤un dölüt
durumuna gelinceye kadar geçirdi¤i ge-
liflim evrelerini inceleyen dirim bilimi
kolu.
embriyon
a. Fr.
O¤ulcuk.
emek, -¤i
a.
1.
Bir iflin yap›lmas› için har-
canan beyin ve beden gücü:
Eme¤imi-
zin karfl›l›¤›n› alamad›k.
2.
Uzun, zor, ve
yorucu çal›flma:
Bu ifle çok emek ver-
dim.
emekçi
a.
1.
Emek karfl›l›¤› geçimini sa¤la-
yan kifli.
2.
Herhangi bir üretim arac›na
sahip olmayan, geçimini eme¤i karfl›l›-
¤›nda sa¤layan iflçi.
emeklemek
(nsz.)
1.
Dizler ve eller üzerin-
de yürümek.
2.
mec.
Bir iflin henüz ace-
milik döneminde olmak.
emekli
a.
ve
ön a.
1.
Yasa gere¤i, belli bir
süre çal›flt›ktan sonra iflten ilifli¤i kesile-
rek kendisine ayl›k ba¤lanm›fl kifli.
2.
ön
a.
Emek harcanarak elde edilen, zor,
ellilik
emekli
240
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 240