turkce sozluk - page 230

Seni ak›ll› biri olarak düflünüyordum.
8.
(nsz.) Kayg›lanmak, tasalanmak:
Bu ka-
dar düflünmemelisin, bir çözüm bulaca-
¤›z.
düflünür
a.
Genel sorunlar üzerine kendine
özgü düflünceleri olan kifli.
düflürmek
(-i, -e)
1.
Düflmesine neden ol-
mak:
Vazoyu yere düflürdü.
2.
De¤erini,
fiyat›n› indirmek:
‹flçi ücretlerini düflür-
düler.
3.
Azaltmak:
Sonunda ateflini dü-
flürdüler.
4.
Bir maddeyi, bir canl›y› vü-
cuttan atmak:
tafl düflürmek.
düttürü
ön a. (dü’ttürü)
K›l›¤› tuhaf, uygun-
suz olan.
düve
a.
‹ki üç yafl›ndaki difli dana.
düvel
a. Ar. esk.
Devletler.
düven
a.
Harmanda ekinlerin sap ve sa-
manlar›n› ay›rmak için hayvanlara koflu-
larak çekilen, alt› çakmak tafllar›yla do-
nat›lm›fl k›zak biçiminde araç.
düz
ön a.
1.
E¤ik ve dik olmayan, yatay du-
rumda olan:
düz duvar.
2.
K›vr›ml› ol-
mayan, do¤ru:
düz çizgi.
3.
Yüzeyinde
girinti, ç›k›nt› ya da k›vr›m olmayan:
düz
yol.
4.
Derinli¤i çok az ya da dibi yayvan
olan:
düz tabak.
5.
Deseni, çizgisi olma-
yan, tek renkli olan (kumafl).
6.
Dalgal›
ve k›v›rc›k olmayan (saç).
7.
Yal›n, gös-
teriflsiz, sade, basit:
düz bir elbise.
8.
K›sa ökçeli ya da ökçesiz (ayakkab›).
9.
a.
Engebesiz alan, düzlük, ova.
düzayak
ön a.
‹nmeyi ç›kmay› gerektirecek
bölümü ya da merdiveni olmayan:
dü-
zayak yol.
düz bask›
a.
Kal›p izlerini önce kauçu¤a,
kauçuktan da k⤛da geçirmeye yarayan
çift kopyal› bask› yöntemi; ofset.
düzelmek
(nsz.)
1.
Düz duruma gelmek,
düzleflmek:
Bundan sonra yol düzeliyor.
2.
(aksayan bir durum için) ‹yiye do¤ru
gitmek:
‹fllerim düzeldi.
3.
(hava için)
Aç›lmak, ›s›nmak:
Hava düzeliyor.
4.
(hasta için) ‹yileflmek:
Hastam›z h›zla
düzeliyor.
düzelti
a.
Bas›lmakta olan bir metnin pro-
vas› üzerinde, yap›lan yanl›fllar› özel ifla-
retlerle gösterme; düzeltme; tashih.
düzeltme
a.
1.
Düzeltme, ifli, eylemi.
2.
‹yi-
lefltirme, reform, ›slahat.
3.
Düzelti, tas-
hih.
düzeltme iflareti
a.
Yaz›l›fllar› ayn›, anlam-
lar› farkl› sözcükleri birbirinden ay›rmak
için okunufllar› uzun olan ünlülerin üze-
rine; g, k, l ünsüzlerinin ince okundu¤u-
nu göstermek için bu ünsüzlerden son-
ra gelen a ve u sesleri üzerine; nispet
î’sini göstermek için konulan iflaret (^):
âdet, hâlâ, hikâye, rüzgâr, mahkûm, ta-
rihî, dinî.
düzeltmek
(-i)
1.
Düzgün duruma getir-
mek:
Kravat›n› düzelt.
2.
Bozuklu¤unu,
aksakl›¤›n› gidermek; onarmak:
Görün-
tü bozuk, anteni düzeltmeliyiz.
3.
Yan-
l›fllar› yok etmek, tashih etmek.
4.
Bir
anlaflmazl›¤› gidermek, bir ifli yoluna
koymak:
Darg›nlard›, aralar›n› düzelt-
tim.
düzeltmen
a.
Bas›lmakta olan bir eserin
provalar›ndaki yanl›fllar› özel iflaretler
kullanarak düzeltmekle görevli kifli, dü-
zeltici.
düzem
a. kim.
Bir bilefli¤e ya da kar›fl›ma
girecek madde miktar›n›n uygun oranda
al›nmas›, dozaj.
düzen
a.
1.
Belli yöntem, ilke ve yasalara
göre kurulmufl bir fleyin bütününün du-
rumu; nizam; uyum; sistem:
evin düze-
ni.
2.
Bir devletin belli bafll› ilkeleri bak›-
m›ndan yönetimde tuttu¤u yol, yönetim
biçimi, rejim:
kamu düzeni.
3.
müz.
Akort.
4.
mec.
Hile, dolap, oyun, entri-
ka.
düzen kurmak 1)
bir yeri ifller duru-
ma getirmek;
2)
hileye, oyuna baflvur-
mak.
düzenbaz
ön a. T+Far.
Düzenci, hileci.
düzenci
ön a.
Hile yapan, dolap çeviren,
düzenbaz, hileci.
düzenek, -¤i
a.
Bir ayg›t›, bir makineyi
oluflturan parçalar›n tümü; mekanizma.
düzenleme
a.
Düzenlemek eylemi.
2.
müz.
düflünür
düzenleme
230
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 230
1...,220,221,222,223,224,225,226,227,228,229 231,232,233,234,235,236,237,238,239,240,...688
Powered by FlippingBook