güç, cü (I)
ön a.
1.
Yap›lmas› yorucu ve ça-
ba gerektiren, çetin, müflkül:
güç bir ifl.
2.
Katlan›lmas› zor, çetin:
Güç koflullar-
da yaflam›n› sürdürüyordu.
3.
be.
Güç-
lükle, zorlukla.
güç, cü (II)
a.
1.
Fiziksel etkide bulunabil-
me ya da bir etkiye direnebilme yetene-
¤i, kuvvet:
Bunu kald›rmaya gücüm yet-
mez.
2.
Bir ayg›t›n, bir düzene¤in ifl ya-
pabilme gücü:
motorun gücü.
3.
Fizik-
sel bir fleyin fliddeti:
suyun gücü.
4.
Bü-
yük etkinli¤i ve önemi olan nitelik:
para-
n›n gücü.
5.
Çeflitli bak›mlardan etki ve
önemi büyük olan kifli, topluluk ya da
devlet:
d›fl güçler.
6.
fiz.
Birim zamanda
yap›lan ifl.
güç bela
be.
Güçlük çekerek, zorlukla:
Tra-
fik s›k›fl›nca toplant›ya güç bela yetifl-
tim.
güçlenmek
(nsz.)
Güçlü duruma gelmek,
güç kazanmak.
güçleflmek
(nsz.)
Güç duruma gelmek,
zorlaflmak:
S›navlar gittikçe güçlefliyor.
güçlü
ön a.
1.
Gücü olan.
2.
mec.
Etkisi,
önemi büyük olan:
Politikada güçlü bir
kiflidir.
3.
mec.
Ustal›k, beceri ürünü
olan, etkili:
güçlü bir film.
güçlük, -¤ü
a.
1.
Güç olan›n niteli¤i, zor-
luk:
iflin güçlü¤ü.
2.
Güç olan fley, a¤›r
ve yorucu emek, zahmet:
Güçlüklerin
üstesinden gelmeliyiz.
güçlükle
be. (güçlü’kle)
Güçlük çekerek:
Sisin içinde güçlükle yol alabiliyoruz.
güçlü kuvvetli
a.
Çok güçlü, çok dayan›kl›
kifli.
güderi
a. Far.
1.
Genellikle geyik, koyun ve
keçi derisinden elde edilen yumuflak ve
kadifemsi deri.
2.
ön a.
Bu deriden ya-
p›lm›fl:
güderi ceket.
güdü
a.
Kifliyi bilinçli ya da bilinçsiz bir ey-
leme iten, bir etkinli¤e yönelten dürtü
ya da baflka bir neden.
güdülenme
a. ruhb.
Bireyin, eyleminin yö-
nünü, gücünü ve öncelik s›ras›n› belir-
leyen iç ya da d›fl dürtücünün etkisiyle
eyleme geçmesi; motivasyon.
güdük
ön a.
Tamamlanmam›fl, eksik yan›
olan, k›sa, yetersiz.
güdük kalmak 1)
büyüyememek;
2)
mec.
(ifl için) ta-
mamlanmam›fl, bitmemifl olmak.
güdüm
a.
Gütmek, yönetmek eylemi.
güdümlemek
(-i)
Bir kimseyi, bir fleyi be-
lirli bir amaca, bir hedefe yöneltmek.
güdümlü
ön a.
Belirli bir hedefe güdümle-
nebilen, yönlendirilebilen:
güdümlü
mermi.
güfte
a. Far. müz.
Söz.
gü¤üm
a. Yun.
Genellikle bak›r ve alümin-
yumdan yap›lm›fl, uzun ve dar boyunlu,
kulplu su kab›.
gül
a. Far. bitb.
1.
Gülgillerden, dikenli bir
bitki.
2.
Bu bitkinin güzel kokulu, kat-
merli ve türlü renklerde olan çiçe¤i.
gül
gibi
çok iyi, çok güzel:
Gül gibi bir kar›-
s› var.
güldürü
ön a.
1.
Güldürme özelli¤i olan.
2.
a. tiy.
Olaylar›n, durumlar›n, insanlar›n
gülünç yönlerini ele alan sahne oyunu;
komedi.
güleç
ön a.
Her zaman gülen.
güle güle
be.
1.
Gülerek:
Güle güle yürü-
yüp gitti.
2.
U¤urlarken söylenen bir iyi
seslenme sözü:
Güle güle, yine bekle-
riz.
3.
“Gönül rahatl›¤›yla”, “üzüntüsüz”
anlam›nda bir iyi dilek sözü:
Güle güle
giy.
güler yüzlü
ön a.
Yüzü güleç olan, yumu-
flak ve okflay›c› sözler söyleyen.
gülgiller
ç. a. bitb.
Ayr› taç yaprakl› iki çe-
neklilerden; gül, çilek, armut, elma, ba-
dem gibi türleri içine alan bir bitki fa-
milyas›.
gül kurusu
a.
1.
Kurutulmufl pembe gül
rengi.
2.
ön a.
Bu renkte olan.
gülistan
a. (gülista:n) Far. esk.
Gül bahçe-
si.
güllaç, -c›
a. Far.
Çok ince ve kuru yufka-
dan yap›lan tatl›.
gülle
a. Far.
1.
Top mermisi.
2.
sp.
Atle-
tizm yar›flmalar›nda at›lan madensel
güç
gülle
287
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 287