turkce sozluk - page 308

herhangi
ön a. ( herha’ngi)
Özellikleri be-
lirlenmemifl, belli olmayan:
Herhangi
bir renk olablir.
herif
a. Ar. tkz.
Adam, erkek.
herifçio¤lu
a. tkz.
Kendisine k›z›lan ya da
kendisinden beklenmeyen bir ifli bafla-
ran erkek:
Herifçio¤lu kocaman bir dük-
kân açt›.
herkes
a. (he’rkes) Far.
1.
‹nsanlar›n tümü:
Herkes bunu yapabilir.
2.
Olur olmaz ki-
fliler, önüne gelen:
Herkes bunu yapa-
maz.
hertz
a.
(fizikçi H. Hertz’in ad›ndan)
fiz.
Frekans ölçü birimi (simgesi: Hz).
hesap, -b›
a. (hesa:p) Ar.
1.
Aritmetik.
2.
Matematiksel ifllem.
3.
Alacakl› ya da
borçlu olma durumu:
Hesapta ne kadar
para var?
4.
Ödenecek bedelin tutar›:
O
kadar yedik içtik ama hesap uygun gel-
di.
5.
Oranlama, tahmin:
Hesab›ma gö-
re yeni y›lda çok iyi zam alaca¤›m.
6.
Bir iflin baflar›ya ulaflmas› için al›nan
önlemlerin tümü:
Ekonomik kriz nede-
niyle bütün hesaplar altüst oldu.
7.
So-
run, anlaflmazl›k:
Seninle bir hesab›m
yok.
hesapç›
ön a.
1.
Hesab›n› iyi bilen, tutum-
lu.
2.
a.
Davran›fllar›n› ç›kar›na göre dü-
zenleyen kifli.
hesaplamak
(-i)
1.
Hesap ifllemini yap-
mak.
2.
mec.
Bir durumu ayr›nt›lar›yla
düflünmek, de¤erlendirmek:
Tüm söy-
leyeceklerimi hesaplad›m, merak etme.
hesaplaflmak
(nsz., -le)
1.
Karfl›l›kl› olarak
hesap görmek.
2.
Bir fleyin olumlu ya
da olumsuz yanlar›n› tart›flarak bir yar-
g›ya varmak:
Sen önce geçmiflinle he-
saplaflmal›s›n.
3.
mec.
Karfl›l›kl› kozla-
r›n› paylaflmak:
Seninle bir gün hesap-
laflaca¤›m.
hesapl›
ön a.
1.
Bütçeye uygun, ekonomik.
2.
Paras›n› ölçülü harcayan, tutumlu.
3.
‹yice düflünülmüfl, tasarlanm›fl:
hesapl›
bir ifl.
4.
mec.
Ölçülü.
hesaps›z
ön a.
1.
Say›lamayacak kadar çok
olan:
Adam›n hesaps›z mal› var.
2.
‹yi-
ce düflünülmemifl, sonu belli olmayan:
hesaps›z bir ifl.
3.
Ölçüsüz, tutumsuz,
savruk.
heterojen
ön a. fr.
Ayr› cinsten.
heves
a. Ar.
1.
‹stek, e¤ilim, arzu, flevk:
Okumaya çok hevesi var.
2.
Gelip geçi-
ci istek. heves etmek heveslenmek.
heveslenmek
(-e)
Bir fleye karfl› istek duy-
mak, çok istemek, heves etmek:
Bas-
ketbol oynamaya hevesleniyordu.
hey
ünl.
1.
Seslenmek, uyarmak ya da ilgi
ve dikkat çekmek için kullan›l›r:
Hey,
dikkat et!
2.
Sitem, yak›nma, be¤eni,
azar vb. duygular› anlatan tümcelerde
kullan›l›r:
Hey flaflk›n, her fleyi berbat
ettin!
hey gidi
(hey) kullan›ld›¤› tümce-
deki duyguyu pekifltirir:
Hey gidi günler
hey, buralarda az m› top koflturmufltuk!
heyamola
a. (heyamo’la) ‹t.
Gemicilerin ya
da iflçilerin birlikte bir fley çekerken
“haydi çek, gayret” anlam›nda bir a¤›z-
dan, yüksek sesle ve makamla söyle-
dikleri söz.
heybe
a. Ar.
1.
Binek hayvanlar›n›n eyeri
üzerine geçirilen ya da omuzda tafl›nan,
içine öteberi koymaya yarayan, meflin,
kilim ya da hal›dan yap›lm›fl iki gözlü
torba.
2.
Sap› omza geçirilebilen tek
gözlü çanta.
heybet
a. Ar.
Korku ve sayg› uyand›ran gö-
rünüfl.
heyecan
a. (heyeca:n) Ar.
1.
Sevinç, korku,
k›zg›nl›k, üzüntü, sevgi gibi nedenlerle
ortaya ç›kan güçlü ve geçici duygu du-
rumu.
2.
Coflku:
Bayram› coflkuyla kut-
lad›k.
heyecanlanmak
(nsz.)
Herhangi bir ne-
denle ortaya ç›kan güçlü, geçici bir
duygu durumundan etkilenmek.
heyelan
a. (heyela:n) Ar.
Toprak kaymas›.
heyet
a. Ar.
Kurul.
heyhat
ünl. (heyha:t) Ar.
Yaz›k, ne yaz›k.
heyhey
a.
Sinir bozuklu¤u, sinirlilik.
hey-
heyleri tutmak
(üstünde olmak) çok si-
herhangi
heyhey
308
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 308
1...,298,299,300,301,302,303,304,305,306,307 309,310,311,312,313,314,315,316,317,318,...688
Powered by FlippingBook