raz sonra hareket ediyoruz.
5.
Ak›m,
cereyan.
6.
fiz.
Dura¤an bir noktaya gö-
re devinmekte olan bir nesnenin duru-
mu, devinim.
hareket etmek 1)
yer de-
¤ifltirmek;
2)
Vücudu k›m›ldatmak, oy-
natmak;
3)
yola ç›kmak, gitmek;
4)
dav-
ranmak.
hareketli
ön a.
1.
Hareket edebilen, yer de-
¤ifltirebilen; devingen.
2.
Canl›l›k gös-
teren, canl›:
hareketli bir çocuk.
hareket noktas›
a.
1.
Bir sorunun çözüm-
lenmesinde, bir konunun aç›klanmas›n-
da bafllang›ç olarak al›nan nokta.
2.
Bir
ifle ya da bir yolculu¤a bafllanan yer.
harem
a. Ar. tar.
Sarayda ve konaklarda
yaln›z kad›nlara ya da cariyelere, odal›k-
lara ayr›lan bölüm.
harem a¤as›
a. tar.
Osmanl› saraylar›nda
ve büyük konaklarda harem bölümle-
rinde hizmetli, k›s›rlaflt›r›lm›fl erkek ve
zenci köle.
harf, -fi
a. Ar.
Dildeki bir sesi yaz›da göste-
ren ve abeceyi oluflturan iflaretlerin her
biri.
harfiyen
be. (harfi:’yen) Ar.
Tam anlam›yla,
hiçbir de¤ifliklik yapmadan:
Söyledikle-
rimi harfiyen yerine getirdi.
har›l har›l
be.
Hiç durmadan, bütün gü-
cüyle:
Har›l har›l çal›fl›yordu.
hariciye
a. (ha:riciye) Ar.
1.
Tedaviyi ya da
ameliyat› gerektiren hastal›klarla ilgili
t›p dal›.
2.
Hastanelerde bu hastal›klar-
la ilgilenen bölüm.
3.
esk. (
devlet yöne-
timinde) D›fl iflleri.
hariciyeci
a. (hari:ciyeci)
1.
Hariciye has-
tal›klar› uzman› hekim.
2.
D›fl ‹flleri Ba-
kanl›¤›nda görevli meslek adam›, diplo-
mat.
hariç, -ci
a. (ha:riç)
1.
D›fl, d›flar›:
Maça
hariçten adam almak yok.
2.
be.
D›flta
kalmak üzere, d›fl›nda say›lmak üzere:
Sen hariç herkes geliyor.
harika
ön a.
ve
a. (ha:rika) (k kal›n okunur)
Ar.
1.
Güzelli¤i, büyüklü¤ü, yetkinli¤iyle
insanda hayranl›k uyand›ran (fley):
dünyan›n yedi harikas›.
2.
mec.
Eksik-
siz, kusursuz, tam:
harika bir film.
harikulade
ön a. (ha:rikula:de) Ar.
1.
Ola-
¤anüstü.
2.
mec.
Çok güzel.
haris
ön a. (hari:s) Ar.
Aç gözlü, h›rsl›.
harita
a. (hari’ta) Ar.
Co¤rafya, tarih, nü-
fus, dil, iklim, turizm vb. konularla ilgili
yeryüzünün tamam›n›n ya da bir bölü-
münün belli bir orana göre küçültülerek
bir düzlem üzerine çizilmifl tasla¤›:
ik-
lim haritas›.
harlamak
(nsz.)
1.
(atefl için) Harl› biçim-
de yanmak, kuvvetlenmek.
2.
mec.
Bir-
den öfkelenmek, birine ç›k›flmak.
harman
a. Far.
1.
Tah›l demetlerinin üze-
rinden hasattan sonra düven geçirilerek
taneleri baflaklar›ndan ay›rma ifllemi.
2.
Bu iflin yap›ld›¤› yer ya da mevsim.
3.
Bir ürünün farkl› türlerini kar›flt›rarak
haz›rlanan kar›fl›m:
tütün harman›.
harmandal›
a. (harma’ndal›)
Ege Bölge-
si’nde erkekler taraf›ndan oynanan zey-
bek türü bir halk oyunu.
harmanlamak
(-i)
Birbirine kar›flt›rmak,
harman etmek.
harp, -bi (I)
a. Ar.
Savafl.
harp, -bi (II)
a. Fr.
Telli, üç köfleli, dik tutu-
larak parmakla çal›nan bir çalg›; arp.
harp malûlü
a.
Savaflta sakatlanm›fl asker.
harp okulu
a.
Türk ordusuna subay yetiflti-
ren okul.
hart
be.
Sert bir fleyi ›s›r›rken ya da yerken
ç›kan ses.
has
ön a. (ha:s) Ar.
1.
Özgü, mahsus.
2.
En
iyi cinsten, kat›fl›ks›z, saf.
3.
a. tar.
Os-
manl›larda y›ll›k geliri yüz bin akçeyi
aflan dirlik.
4.
‹yi nitelikleri kendinde
toplam›fl, de¤erli (kifli).
hasar
a. (hasa:r) Ar. tar.
Herhangi bir ola-
y›n neden oldu¤u k›r›lma, y›k›lma, dö-
külme vb. zarar:
Deprem büyük hasar
verdi.
hasat, -d›
a. Ar.
1.
Ekin biçme, ürün kald›r-
ma ifli.
2.
Toplanm›fl ya da toplanacak
ürün.
hareketli
hasat
300
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 300