rek yazma sanat›, güzel yaz› sanat›.
kalite
a Fr.
Bir fleyin iyi ya da kötü olma
özelli¤i, nitelik.
kalkan (I)
a.
Oktan, k›l›çtan vb. tehlikeli
olabilecek materyallerden korunmak
için savaflç›lar›n kulland›¤› tekerlek bi-
çiminde korunma arac›.
kalkan (II)
a. hayb.
Yan yüzergillerden, her
iki gözü de yass› bedeninin solunda yer
alan ve sa¤ yan›na yat›k olarak yaflayan,
kemikli, eti beyaz ve lezzetli bir bal›k.
kalkan bezi
a. anat.
Tiroit.
kalker
a. (l ince okunur) Fr. yerb.
Kireç ta-
fl›.
kalkerleflmek
(nsz.)
(toprak) Kireç tafl›na
dönüflmek.
kalk›k
ön a.
1.
Belli bir yüzeye göre daha
yüksekte bulunan:
Sandalyenin bir aya-
¤› kalk›kt›.
2.
Kabararak yerinden ayr›-
m›fl olan:
Kalk›k parkeleri yap›flt›rmak
gerekiyordu.
3.
Ucu yukar› do¤ru olan:
kalk›k burun.
kalk›nmak
(nsz.)
1.
Aflamal› bir biçimde
geliflmek, ilerlemek.
2.
Ekonomik ba-
k›mdan geliflmek, yükselmek.
kalk›flmak
(-e)
1.
Yetenek, olanak, ve gücü
aflan bir ifle giriflmek:
Paras› yok, ifl
kurmaya kalk›fl›yor.
2.
Giriflmek, baflla-
mak:
Gece yar›s› yaln›z bafl›na gitmeye
kalk›flt›.
kalkmak
(nsz.)
1.
Oturma ya da yatma du-
rumundan dik duruma gelmek, do¤rul-
mak.
2.
Yukar› do¤ru hareket etmek:
Rafa yetiflmek için elini kald›rd›.
3.
(ta-
fl›t için) Yola ç›kmak, hareket etmek:
Acele edin, otobüs kalk›yor.
4.
Kabar-
mak, ayr›lmaya yüz tutmak:
Kap›n›n bo-
yas› kalkm›fl.
5.
Varl›¤› son bulmak, ge-
çerlili¤ini yitirmek:
O yasa kalkt›.
6.
‹yi-
leflerek ayakta duracak, dolaflacak du-
ruma gelmek:
Hastal›ktan yeni kalkt›m.
7.
Gitmek üzere yerinden ayr›lmak:
Ar-
t›k kalkal›m, geç oldu.
8.
(örtü, yatak
vb. için) Al›nmak, toplanmak:
fiu masa
örtüsünü kald›r›n.
9.
(sis, kar vb. için)
Etkisini yitirmek, yok olmak:
Kar gün-
lerce kalkmad›.
10.
Bulundu¤u yerden
baflka bir yere aktar›lmak, tafl›nmak:
Otobüs dura¤› buradan kalkt›.
kalkojen
a. Fr. kim.
Periyodik dizgede alt›n-
c› gruptaki oksijen, kükürt, selenyum,
tellür, polonyum elementlerinin genel
ad›.
kallefl
ön a.
Sözünde durmayan, sözüne
güvenilmez; gizlice kötülük eden.
kalma durumu
a. dlb.
Bulunma durumu.
kalmak
(nsz.)
1.
Bulundu¤u durumu ve
konumu korumak:
Her zaman arkada-
fl›n olarak kalaca¤›m.
2.
Oturmak, yafla-
mak:
Ye¤enim bütün yaz yan›m›zda kal-
d›.
3.
Bir üst s›n›fa geçememek.
4.
‹flle-
mez, yürümez duruma gelmek:
Araba-
m›z yolda kald›.
5.
Belirtilen miktarda
bulunmak:
Evde bir demlik çay kalm›fl.
6.
Geriye b›rak›lmak, ertelenmek:
Top-
lant› gelecek haftaya kald›.
7.
Konakla-
mak:
Hangi otelde kald›n›z?
8.
Bir yer-
de ya da birinde b›rak›lmak:
Kitab›m Ez-
gi’de kald›.
9.
Belirtilen kadar süre,
uzakl›k vb. bulunmak:
Antakya’ya otuz
kilometre kald›.
10.
(iz, leke vb. için)
Ǜkmamak:
O kadar u¤raflt›m ama leke
kald›.
11.
Bir fleyle kaplanmak, bir fleye
bulanmak:
Oda duman içinde kald›. Ça-
mur içinde kald›m.
12.
Miras yoluyla
geçmek:
Bu ev bize dedemizden kald›.
13.
(yar.) Kök ve gövdeleri sonuna -a
eki alm›fl eylemsilerle birleflerek sürer-
lik bildiren birleflik eylemler oluflturur:
uyuyakalmak, donakalmak.
kald› ki
bundan baflka, bununla birlikte:
‹flim
çok, kald› ki oras›n› hiç sevmem.
(fluna
ya da buna) kalsa (kal›rsa) 1)
kan›s›na
göre, onun aç›s›ndan:
Bana kalsa, he-
men kabul ederdim.
2)
elinden gelse,
elinde olsa:
Ona kalsa, bu ifli kesinlikle
bitirmez.
kalori
a. Fr. fiz.
1.
Normal atmosfer bas›n-
c›nda ›s›nma derecesi 15 °C’lik suyun-
kine eflit olan bir cismin, 1 gram›n›n s›-
kalite
kalori
353
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 353