rarl›, parlak siyah renkte bir böcek.
karagöz (I)
a.
1.
Türk halk tiyatrosunda,
deriden kesilmifl insan ve hayvan bi-
çimlerinin arkadan ›fl›k verlerek beyaz
bir perde üzerine yans›t›lmas› temeline
dayanan gölge oyunu.
2.
(büyük K ile)
Karagöz oyununun belli bafll› iki kiflisin-
den biri (Halk›n sa¤duyusunu yans›tan,
içi d›fl› bir, dürüst, mert, çocuksu, cö-
mert bir kiflili¤i simgeler.).
karagöz (II)
a. hayb.
‹zmaritgillerden, boz
renkli, eti lezzetli bir bal›k.
kara gün
a.
Ac›l›, üzüntülü, s›k›nt›l› olayla-
r›n yafland›¤› zaman.
kara haber
a.
Büyük üzüntülere, ac›lara, s›-
k›nt›lara yol açan ölüm ya da felaket ha-
beri.
Karahanl›
öz. a. (kara’hanl›)
Orta Asya’da
kurulmufl eski bir Türk devleti ve bu
devleti kuran hanedan.
karahindiba
a. bitb.
Birleflikgillerden, uzun
ve diflli yaprakl›, sar› çiçekleri olan, kö-
meç biçiminde bir bitki.
kara humma
a.
Tifo.
kara kalem
a.
1.
Resim yapmakta kullan›-
lan kömür uçlu kalem.
2.
Kömür ka-
lemle yap›lan resim.
kara k›fl
a.
K›fl›n en fliddetli zaman›.
karakol
a.
Güvenlik güçlerinin görev yapt›-
¤› yer:
polis karakolu.
karakter
a. Fr.
1.
Bireyin kendine özgü ya-
p›s› ve davran›fl biçimlerini belirleyen
ana özellik. öz yap›.
2.
Bir fleyi, bir kim-
seyi baflkalar›ndan ay›ran temel belirti:
Nefleli bir karakteri var.
3.
Bir kimsenin
tutum, duygulanma ve davran›fl biçimi,
ahlaki özellik:
Karakteri bozuk biridir.
4.
ed.
Bir eserdeki kiflileri benzerlerinden
ay›ran özellikler bütünü.
karakteristik, -¤i
ön a. Fr.
Tipik.
karakucak, -¤›
a. sp.
Genellikle çay›rda ya-
p›lan, serbest biçimdeki geleneksel
Türk gürefli.
kara kurba¤as›
a. hayb.
Karada yaflayan,
yumurtalar›n› suya b›rakan bir tür kur-
ba¤a.
karalahana
a.
Yapraklar› koyu yeflil bir tür
lahana.
karalama
a.
1.
Karalamak eylemi.
2.
El
al›flt›rmak için tekrar tekrar yaz›lan yaz›.
3.
Üzerinde düzeltmeler yap›lm›fl, an-
cak henüz temize çekilmemifl yaz› tasla-
¤›, müsvedde.
4.
mec.
Bir kimseyi kö-
tüleme, lekeleme.
karalamak
(-i)
1.
Kalem ya da boyayla çi-
zerek bir yeri kirletmek:
Masan›n üzeri-
ni kim karalad›?
2.
Bir yaz›n›n üzerini
çizerek geçersiz k›lmak:
Bafla dönüp gi-
rifl bölümünü karalad›.
3.
Taslak olarak
yazmak ya da çizmek:
Bir resim karala-
d›.
4.
mec.
Kötülük yüklemek, leke sür-
mek:
Çok iyiydi, kimseyi karalamazd›.
karalt›
a.
Uzakl›k ya da karanl›k nedeniyle
kim ya da ne oldu¤u seçilemeyen, belli
belirsiz biçim.
kara liste
a.
Herhangi bir nedenle zararl›
olarak belirlenen ve cezaland›r›lmalar›
düflünülen kiflilerin listesi.
karaman
a. hayb.
Orta Anadolu’da yetiflti-
rilen, ya¤l› ve iri kuyruklu bir koyun cin-
si.
karambol, -lü
a. Fr. mec.
Kalabal›¤›n birbi-
rine çarpt›¤› kar›fl›k durum, kar›fl›kl›k.
karamela
a. ‹t.
Bir tür flekerleme.
kara mizah
a.
Yaln›z güldürmeyi de¤il, yer-
giyi özellikle de düflündürmeyi amaçla-
yan mizah.
karamsar
ön a.
Kötümser, pesimist.
karanfil
a. Ar. bitb.
1.
Karanfilgillerden,
türlü renklerde güzel çiçekler açan bir
süs bitkisi.
2.
Mersingillerden, tropik
bölgelerde yetiflen bir a¤aç.
3.
Bu a¤a-
c›n, baharat olarak kullan›lan çivi biçi-
minde, keskin kokulu tomurcu¤u.
karanl›k, -¤›
ön a.
ve
a.
1.
Ifl›¤› olmayan,
›fl›ktan yoksun.
2.
a.
Günün ›fl›k olma-
yan bölümü, gece.
3.
mec.
Anlafl›lmas›,
ak›l erdirilmesi güç, ne olaca¤› belirsiz
(durum):
karanl›k bir olay.
4.
mec.
Ye-
terince bilinemeyen (durum):
tarihin
karagöz
karanl›k
361
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 361