sonra ödenmek üzere:
Bunlar› veresiye
ald›m.
vergi
a.
1.
Kamu hizmetlerine harcanmak
üzere hükûmetin ya da yerel yönetimle-
rin yasalara uygun olarak ya do¤rudan
ya da mal ve hizmetlerin fiyat›na ekleye-
rek dolayl› olarak herkesten toplad›¤›
para:
gelir vergisi.
2.
Bir kimsenin do-
¤ufltan sahip oldu¤u iyi nitelik, meziyet.
veri
a.
1.
Bir araflt›rman›n, bir tart›flman›n
temeli olan ana öge.
2.
‹fllenmifl, yorum
yapmaya olanak verecek biçimde sis-
temlefltirilmifl ham bilgi.
3.
mat.
Bir
problemde belirtilmifl anlat›mlardan bi-
linmeyeni bulmaya yarayan fley.
verici
ön a.
1.
Veren, verme yanl›s›.
2.
Ç›-
kar gözetmeden her türlü yard›m› ya-
pan.
3.
a. fiz.
Elektromanyetik dalgalar
yard›m›yla iflaret, ses ve görüntü ilet-
meyi sa¤layan ayg›tlar›n genel ad›.
4.
a.
t›p
Baflkas›na aktar›lmak üzere kan, do-
ku ya da organ veren kifli.
verim
a.
1.
Harcanan emek, kullan›lan araç
ve ham maddeye oranla elde edilen
ürün miktar›, rand›man:
Verimi art›rma-
l›y›z.
2.
Çal›flma, çaba sonunda elde
edilen baflar›, istenilen olumlu sonuç;
semere.
verimsizleflmek
(nsz.)
Verimsiz duruma
gelmek.
verifltirmek
(-e)
Birine ç›k›flmak, a¤z›na
geleni söylemek.
verkaç
a. sp.
Arkadafl›na pas verip bofl ala-
na kaçmak ve ondan yeniden pas almak
biçiminde yap›lan paslaflma.
vermek
(-i, -e)
1.
Bir fleyi birisine iletmek,
uzatmak, ulaflt›rmak:
fiu tuzu verir mi-
sin?
2.
Kendisine ait bir fleyi baflkas›na
b›rakmak, arma¤an olarak sunmak, ba-
¤›fllamak:
Benden bir an› olarak size bu
foto¤raf› veriyorum.
3.
(bilgi, haber,
düflünce vb. için) Bildirmek, ulaflt›r-
mak, iletmek, söylemek:
bilgi vermek.
4.
Ondan bilmek, dayand›rmak, atfet-
mek:
Bu davran›fllar›n› gençli¤ine veri-
niz.
5.
Birine istedi¤i bir fleyi sa¤lamak,
olanak tan›mak:
Onlara ben izin verdim.
6.
Döndürmek, çevirmek, yöneltmek:
Teknenin burnunu dev dalgalara verip
ilerlemeye çal›fl›yordu.
7.
E¤lenceli top-
lant› düzenlemek, konuk ça¤›r›p a¤›rla-
mak:
Arkadafllar›ma bir yemek verece-
¤im.
8.
(sanatç› için) Bir topluluk önün-
de sanat›n› ortaya koymak:
konser ver-
mek.
9.
(k›z çocu¤u için) Biriyle evlen-
dirmek:
K›zlar›n› o çocu¤a vermediler.
10.
Yaymak:
›fl›k vermek.
11.
Üretmek,
yaratmak:
eser vermek.
12.
Dayamak:
S›rt›n› duvara verip oturdu.
13.
Katmak,
kazand›rmak:
Dereotu, yeme¤e güzel
bir tat vermifl.
14.
Satmak:
Evi çok ucu-
za vermiflsiniz.
15.
(yar.)
Eylemin kök
ya da gövdesi sonuna “-i (-›, -u, -ü)”
ekiyle birlikte gelerek tezlik bildirir:
ba-
k›vermek (bak-›-vermek), götürüver-
mek (götür-ü-vermek).
16.
(yar.)
Çeflit-
li adlarla deyimsi yap›da kal›plaflm›fl
sözler oluflturur:
cesaret vermek, ümit
vermek.
vernik, -¤i
a. Yun.
Sürüldü¤ü yüzeyde yar›
saydam, parlak, sert ve koruyucu bir
katman oluflturan madde.
veryans›n
a. (ve’ryans›n)
“Ac›madan, in-
safs›zca söylemek” anlam›na gelen
“veryans›n etmek” deyiminde geçer.
vesaire
a. (vesa:ire) Ar.
Say›lan, s›ralanan
birkaç fleyin benzerlerinin de bulundu-
¤unu belirtmek için kullan›l›r; ve ben-
zerleri (k›saltmas›: vs.).
vesait
ç. a. (vesa:it) Ar. esk.
Araçlar, vas›-
talar.
vesika
a. (vesi:ka) Ar.
Belge.
vesikal›k, -¤›
a.
ve
ön a.
Belge için gerekli
olan (fley).
vesikal›k foto¤raf
a.
Bir belgede kullan›l-
mak üzere cepheden çekilmifl ve belli
ölçülerdeki foto¤raf.
vesile
a. (vesi:le) Ar.
1.
Neden, sebep, ba-
hane.
2.
Elveriflli durum, f›rsat.
vestiyer
a. Fr.
Otel, lokanta gibi birçok kifli-
vergi
vestiyer
639
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 639