ü, Ü
Türk abecesinin yirmi alt›nc› harfi; ses
bilimi bak›m›ndan ince, yuvarlak-dar
ünlü.
ücra
ön a. (ücra:) Ar.
Çok uçta, kenarda ka-
lan, uzakta bulunan:
Ülkenin en ücra
yerlerinde görev yapm›fl.
ücret
a. Ar.
1.
Bir ifl gücünün ya da eme¤in
karfl›l›¤› olan para ya da mal:
Ücretimi
peflin al›r›m.
2.
Kiralanan, sat›lan bir
mal›n, bir hizmetin parasal karfl›l›¤›:
Üc-
reti lütfen kasaya ödeyiniz.
ücretli
ön a.
ve
a.
1.
Ücret karfl›l›¤›nda ya-
p›lan:
ücretli ifl.
2.
Ücret karfl›l›¤›nda
çal›flan kifli.
üç
a.
1.
‹kiden sonra gelen say› ve bu say›-
y› gösteren rakam, 3, III.
2.
ön a.
‹kiden
bir fazla olan:
üç kalem.
üç aylar
a. dinb.
Hicri takvimde recep, fla-
ban, ramazan aylar›na verilen ad.
üç befl
ön a.
Yaklafl›k olarak küçük bir nice-
li¤i belirtmek için kullan›l›r:
Üç befl ku-
rufl param kald›.
üç boyutlu
a.
Eni, boyu ve derinli¤i olan:
üç
boyutlu film.
üç düzlemli
ön a. mat.
‹ki düzlem kesifltik-
ten sonra üçüncü düzlemi e¤ik bir bi-
çimde kesince ortaya ç›kan (aç›).
üçer
ön a.
Üçerli gruplar biçiminde üleflti-
rilmifl olan:
Her birimize üçer lira düflü-
yor.
üçgen
a. mat.
Üç kenarl›, üç aç›l› ve üç te-
pe noktas› olan geometrik flekil.
üçgen piramit, -di
a. mat.
Taban› üçgen
olan piramit.
üçgen prizma
a. mat.
Taban› üçgen olan
prizma.
üçk⤛t, -d›
a. argo
Hile, düzen, dolap.
üçk⤛tç›
ön a.
ve
a.
Hileyle, yalan dolanla
karfl›s›ndakini aldatan, düzenci (kifli).
üçlü
ön a.
1.
Üç parçadan oluflan.
2.
a.
Do-
mino, okey ve oyun k⤛tlar›nda üzerin-
de üç iflareti bulunan tafl ya da k⤛t.
3.
müz.
Üç kiflilik müzik toplulu¤u.
üçteker
a.
1.
Üç tekerle¤i olan çocuk bisik-
leti.
2.
Triportör.
üçüncü
ön a.
S›ras› ya da yeri üç say›s›yla
gösterilen:
üçüncü sayfa.
üçüncü zaman
a. yerb.
Yaklafl›k yetmifl
milyon y›l süren, fliddetli volkanik olay-
lar›n oldu¤u, Türkiye’deki s›rada¤lar›n
olufltu¤u ve günümüzdeki bitki ve hay-
van türlerinin ortaya ç›kt›¤› yer bilimsel
ça¤lar›n üçüncüsü.
üçüz
ön a.
1.
Üçü birlikte do¤mufl (kar-
defl).
2.
Üç yanl›, üç kollu, üç parçal›
(fley).
üflemek
(-i, -e)
1.
Dudaklar› büzerek solu-
¤u h›zla bir fley üzerine vermek:
Sütü
önce üflüyor, sonra yudumluyordu.
2.
Yanmakta olan bir fleyi söndürmek ya
da sönmekte olan bir fleyi canland›rmak
için solu¤u güçlü bir biçimde ona do¤-
ru yöneltmek:
mumu üflemek.
üflemeli çalg›
a. müz.
Saksofon, ney,
trombon gibi üflenerek çal›nan müzik
arac›.
üfürmek
(-i)
1.
Solu¤u h›zla d›flar› vermek,
üflemek.
2.
Üfleyerek bulundu¤u yer-
den uzaklaflt›rmak.
(nsz.)
Esmek:
Hafif
bir rüzgâr üfürüyordu.
üfürük, -¤ü
a.
1.
Üfürülerek verilen soluk.
2.
Üfürükçülerin üfürdükleri soluk.
üfürükçü
a.
Okuyup üfleyerek hastalar› iyi
edece¤i sav›nda bulunan ve böylece bil-
630
Ü
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 630