yordu. Ambar kapa¤› aç›ld›.
Bulundu¤um yerden yan›k kokusunu ben bile duyabiliyordum.
Hatta s›cakl›¤›n› bile duyumsuyordum.
Yang›n bafl taraftaki ambarlardayd›. Bu yüzden gemi ilerledikçe,
rüzgâr, alevleri arkaya do¤ru sürüklüyor, öteki k›s›mlar da tutuflma teh-
likesi geçiriyordu. Kaptan, geminin, rüzgâr›n tersi yönüne çevrilmesi
için emirler verdi.
Kovalar, tenekeler ortaya ç›kar›lm›fl; bütün denizciler, göçmenlerin
bir k›sm›n›n yard›m›yla ateflle mücadeleye bafllam›flt›. ‹nsanlar s›ra ol-
mufl, kovalar› elden ele geçirerek ambara su yetifltiriyorlard›.
Böylece belki ambardaki atefl söndürülmüfl olacakt›. Ama, tutufl-
mak üzere olan öteki bölümler için, kimsenin bir fley yapt›¤› yoktu.
Gemideki amirler aras›nda en iyisi, Mr. Bell (Mist›r Bel)’di. Fazla
konuflmayan, kimseye kötü davranmayan, sakin bir adamd›. Bu yüz-
den, gerçek bir tehlike karfl›s›nda, tayfalar onun çevresinde toplan›r, bir
dedi¤ini iki etmezlerdi.
Bir ara Mr. Bell:
– Ben afla¤› iniyorum, dedi. Durumu yak›ndan görmezsek bofla
emek harcam›fl oluruz.
Beline bir halat ba¤layarak, afla¤› do¤ru sark›tmaya bafllad›lar.
Birkaç dakika geçmemiflti ki, yukar› çekmeleri için ba¤›rd›¤› duyuldu.
Yukar› ç›kt›¤› zaman yüzü ölü gibiydi. Güçlükle gözlerini açarak:
– Ambarda her fley alev alev, dedi. Dökülen suyun hiçbir yarar› ol-
mayacak. Kömürler tutuflmufl.
Göçmenlerden baflka, tonlarca kömür de tafl›yorduk. Tam o s›ra-
da, arkadafl›m Silas Flint hapsedildi¤im yere geldi.
– Senin diri diri yanmana gönlüm raz› olmad›, diye söylendi. fiim-
di herkes kendi bafl›n›n derdinde; seni kimse düflünmez. Haydi d›flar›
ç›kal›m.
Sonra kollar›m› ba¤layan ipleri kesti.
– Tehlike büyük mü? diye sordum.
– Bence öyle. Gemide befl yüze yak›n adam var. Bir panik bafllar-
sa yand›k. Tehlike karfl›s›nda, insan so¤ukkanl›l›¤›n› kaybetmezse bir
43