r›n aras›ndaki bir deli¤e yerlefltirdik. K›rm›z› bir bez parças›n› da tepe-
sine ba¤lad›k. Bu ifl bitmiflti.
– fiimdi, dedi Andre. Karn›m›z› doyurmaya bakal›m...
Terence, tahtalar›n bir k›sm›n› küçük küçük k›rm›fl, atefl yakmaya
haz›rlan›yordu, ama kibritimiz yoktu.
– Neyle tutuflturacaks›n onlar›? diye sordum.
Andre güldü.
– Ondan kolay ne var... dedi. Buzla. Anl›yorum, inanm›yorsun
ama, bak seyret de nas›l yap›l›r ö¤ren...
Küçük bir buz parças› al›p elinde ovalayarak top gibi yuvarlak hâ-
le soktu. Sonra:
– Bak flimdi, dedi. Bu, pertavs›z görevini üstlenecek... Gün ›fl›¤›,
elindeki buzda toplanarak odunlar›n üzerine yans›d›. Oldukça kuvvetli
›s› verdi¤inden çok geçmeden duman tütmeye bafllad›, odunlar tutufl-
tu.
– Tavuklar›n hepsini flimdi piflirelim, yemediklerimizi de sandala
yerlefltirelim... dedi Andre. Hemen yola ç›kmak gerekirse, onu bunu
toplamak için vakit kaybetmeyiz. Hem kim bilir bir daha atefl yakmak
k›smet olur mu, olmaz m›?...
Söyledi¤i gibi yapt›k. Sonra oturup karn›m›z› doyurduk. Buldu¤u-
muz yelken bezini, rüzgâr›n geldi¤i tarafa gererek gece için haz›rlan-
d›k.
O gece, gözüme pek uyku girmedi. Denizi seyrederken bir yandan
da; eski günleri, an›lar›m›, Kaptan Dean’i, Mary’yi, babam›, ailemi dü-
flünüyordum. Suda oynaflan büyük bal›klar›n sesi duyuluyor; buz da¤›-
na çarpan dalgalar›n fl›p›rt›s›, kula¤›m›za tatl› bir müzik gibi geliyordu.
Sabaha do¤ru, gözlerim kendili¤inden kapand›. Aradan çok geç-
memiflti ki, müthifl bir gürültüyle uyand›m. Arkadafllar da uyanm›flt›.
“Ne oldu?...” der gibi birbirimize bak›yorduk.
Andre olay› anlatt›:
– Aysberg yavrulad›, dedi. Bir yan›ndan büyükçe bir parçan›n ko-
parak ikinci bir buz da¤› meydana getirmesine yavrulamak derler. Ko-
pan parça, dengemizi bozdu¤undan gürültü ondan ç›kt›. Bazen bu yüz-
65