– Fakat çevremizi nas›l görürüz, z›pk›n› nas›l atabili-
riz?
– Sodyumla çal›flan bir lâmba gelifltirdim. Elektrik fi-
flekleri atan bir silâh›m›z var. Bu fiflek, rastlad›¤› canl›y›
ne kadar iri olursa olsun öldürür.
Dalg›ç elbiseleri rahat de¤ildi; fakat bildi¤imiz dalg›ç
elbiselerinden çok daha hafifti. Bafll›klar bafla geçirildik-
ten sonra boyundaki metal halkayla vidalan›yordu. Bafl-
l›kta üç pencere vard›; böylece ön ve iki yan rahatl›kla
görünüyordu. Bafll›k tak›l›r tak›lmaz; içine otomatik ola-
rak hava doluyordu. Hava tüpü s›rta ba¤lan›yordu. Elle-
rimize birer silâh ve lâmba ald›k. Haz›rlanm›flt›k.
Daha sonra, çelik bir kabine girdik. Kap›lar ard›m›z-
dan kapand› ve içeriye su dolmaya bafllad›. Kabin tama-
men suyla dolunca, bir kap› aç›ld› ve elimizi kolumuzu
sallayarak denizin dibine do¤ru yürüdük.
Denizin alt›nda suyun yüzeyinden on metre afla¤›da
olmak çok hofltu. Günefl ›fl›nlar› bize kadar erifliyordu.
Yüz elli metre ileriye kadar çevremizi görebiliyorduk. Bu
uzakl›¤›n ötesi koyu maviydi.
Denizin dibinde, kumlar›n üzerinde yatan Nautilus’a
bakt›m. Gemi düz, siyah, dev bir canavara benziyordu.
Bir ucunda çelik bir mahmuz vard›. Scotia’ya hasar ve-
ren uzant›yd›. Öteki uçta, bal›k kuyru¤u fleklinde bir dü-
men vard›.
Denizin dibi her çeflit deniz kabu¤uyla, kayalarla, bit-
ki ve çiçeklerle kapl›yd›. Öyle de¤iflik renkler vard› ki; ye-
flil, sar›, turuncu, mor... Etraf›m›zda küçücük bal›klar yü-
züyordu.
27