Heyet-i Vekile
          
        
        
          Ankara Hükûmeti Bakanlar Kurulu.
        
        
          
            Heyet-i Vükelâ
          
        
        
          ‹stanbul Hükûmeti Bakanlar Kurulu.
        
        
          
            H›sn›mansur
          
        
        
          Ad›yaman’›n Kurtulufl Savafl›’ndan ön-
        
        
          ceki ad›.
        
        
          
            H›yanet-i Vataniye Kanunu
          
        
        
          Kurtulufl Savafl› s›ras›nda TBMM Hü-
        
        
          kûmeti’nin 29 Nisan 1920’de kabul etti-
        
        
          ¤i ikinci yasa. 25 Nisan 1920’de Afyon
        
        
          Milletvekili Mehmet fiükrü Bey’in,
        
        
          TBMM’nin alaca¤› kararlara karfl› ç›-
        
        
          kanlar›n ve bu kararlara uymayanlar›n
        
        
          vatan haini say›larak cezaland›r›lmalar›
        
        
          konusunda verdi¤i öneri, 29 Nisan’da
        
        
          kabul edilerek yasalaflt›. Buna göre,
        
        
          “Büyük Millet Meclisi’nin meflruiyetine
        
        
          isyan› mutazamm›n kavlen veya fiilen
        
        
          veya tahriren muhalefet veya ifsadatta
        
        
          bulunan herkes hain-i vatan” kabul edil-
        
        
          di. Yasan›n ikinci maddesine göre,
        
        
          TBMM’nin meflrulu¤una karfl› duranlar
        
        
          ölüm cezas›na çarpt›r›lacakt›. Toplam
        
        
          14 maddeden oluflan yasan›n yukar›daki
        
        
          birinci maddesi, 15 Nisan 1923 ve 25
        
        
          fiubat 1925’te de¤ifltirilerek, Saltanat›n
        
        
          kald›r›lmas›na, egemenli¤in TBMM’nin
        
        
          tüzel kiflili¤inde bulundu¤una iliflkin 1
        
        
          Kas›m 1922 tarihli karara karfl› ya da
        
        
          TBMM’nin meflrulu¤una karfl› isyan›
        
        
          içeren hareketler ve devlet anlay›fl›n› di-
        
        
          nî ilkelere geri döndürme çal›flmalar›,
        
        
          vatana ihanet say›ld›. Yasan›n kabulüy-
        
        
          le birlikte Damat Ferit Pafla, vatan haini
        
        
          ilân edildi; Hilâfet Ordusu yöneticileri
        
        
          yarg›land›. H›yanet-i Vataniye Kanunu,
        
        
          12 Nisan 1991 tarih ve 3713 say›l› Te-
        
        
          rörle Mücadele Kanunu ile yürürlükten
        
        
          kald›r›ld›.
        
        
          
            Hicrî Takvim
          
        
        
          Cumhuriyet’in
        
        
          ilân›ndan
        
        
          sonra,
        
        
          1926’da ç›kar›lan bir yasayla yerini
        
        
          Milâdî takvime b›rakan, Hz.Muham-
        
        
          med’in Mekke’den Medine’ye göçünü
        
        
          (Hicret) bafllangݍ alan takvim. Halife
        
        
          Ömer döneminde ‹slâm tarihinin bafl-
        
        
          lang›c› olarak kabul edildi (640). 16
        
        
          Temmuz (1 Muharrem) 622 gününden
        
        
          bafllat›lan takvim, bir y›l›, Ay’›n Günefl
        
        
          çevresindeki bir dönüflü olarak tan›m-
        
        
          lar. Bu nedenle bir y›l, 354 gündür. Bir-
        
        
          çok ‹slâm ülkesinde bugün de kullan›-
        
        
          lan Hicrî takvimde ay adlar› flöyle s›ra-
        
        
          lan›r: Muharrem, Safer, Rebiulevvel,
        
        
          Rebiulâhir, Cumadelûlâ (Cemaziyelev-
        
        
          vel), Cumadelâhire (Cemaziyelâhir),
        
        
          Recep, fiaban, Ramazan, fievval, Zil-
        
        
          ka’de, Zilhicce. Muharrem ay›, ad›n›,
        
        
          bu ayda her tür kavgan›n haram edil-
        
        
          mesinden al›r. Safer, savafla giden erle-
        
        
          rin evlerinin boflalmas› anlam›ndaki s›-
        
        
          f›r sözcü¤ünden türemedir. Rebiulev-
        
        
          vel ve Rebiulâhir, Safer ay›nda elde
        
        
          edilen ganimetlerle halk›n rahatlamas›-
        
        
          n›n ilkbahar (rebi) günlerine rastlamas›
        
        
          anlat›lmak istenmifltir. Cemaziyelev-
        
        
          vel, Cemaziyelâhir, önceki ayda rahat-
        
        
          layan halk›n evlerinde oturup kalmas›
        
        
          anlam›ndad›r. Recep, Arapçadaki orta
        
        
          parmaklar anlam›ndaki râc›b sözcü-
        
        
          ¤ünden gelir ve y›l›n ortalar›na rastlad›-
        
        
          ¤› için bu ad› al›r. fiaban, kol anlam›n-
        
        
          daki flube’den; Ramazan, yang›n, atefl
        
        
          anlam›ndaki bir Arapça kökten gelir.
        
        
          Tanr›, kullar›n›n günahlar›n› Ramazan
        
        
          ay›nda yak›p yok etmektedir ve oruç
        
        
          ay›d›r. fievval, do¤urganl›k, bereket de-
        
        
          mektir. Zilka’de, savafltan kaç›nma zo-
        
        
          runlulu¤unu belirler ve haram ayd›r.
        
        
          Yine bir haram ay olan Zilhicce’de de
        
        
          hacca gitmek yasaklanm›flt›r. Kur’an’a
        
        
          göre ay ve y›l›n bafllang›c› hilâlin ilk
        
        
          görülmesiyle belirlendi¤inden, Ay’›n
        
        
          yer çevresinde iki kez dönüflü 59 gün
        
        
          sürdü¤ünden, hicrî takvimde aylar›n
        
        
          bir bölümü 29, bir bölümü de 30 çeker
        
        
          ve hicrî y›l, milâdî y›ldan 11 gün eksik-
        
        
          tir. Hicrî takvim Osmanl› döneminde
        
        
          hicrî 1089 y›l›ndan (milâdî 1678 y›l›)
        
        
          bafllayarak s›n›rl› biçimde, 1256’dan
        
        
          (1840) bafllayarak da yayg›n biçimde
        
        
          kullan›ld›. Cumhuriyet’in ilân›ndan
        
        
          sonra, milâdî takvim kullan›m›na geçi-
        
        
          lerek hicrî takvim terk edildi (1926).
        
        
          
            Hilâfet
          
        
        
          Hz.Muhammed’in vefat›ndan sonra bü-
        
        
          tün Müslümanlara önderlik etmek ve ‹s-
        
        
          lâm’›n koruyuculu¤unu üstlenme göre-
        
        
          vi. “Birinin yerine geçmek” anlam›nda-
        
        
          d›r. Hz.Muhammed’in ölümünden son-
        
        
          ra onun yerine kimin geçece¤i tart›flma
        
        
          yaratt›; Hz.Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Os-
        
        
          man ve Hz.Ali’nin hüküm sürdü¤ü
        
        
          “Dört Halife Devri”nden sonra halifelik
        
        
          Emevîlere geçti. Halifeli¤in kime geçe-
        
        
          ce¤i konusunda mezhepler aras›nda fikir
        
        
          ayr›l›¤› olufltu. fiiîlere göre halifelikle
        
        
          imamet bir tutuldu¤undan bu makama
        
        
          ancak Hz.Ali soyundan gelenler geçebi-
        
        
          lir ve halifelik kan ba¤›yla devam etme-
        
        
          lidir görüflü a¤›r basar. Sünnî a¤›rl›kl›
        
        
          görüfle göre, halifenin Kureyfl soyundan
        
        
          gelmesi yeterlidir. Haricîler, gerekli ye-
        
        
          tene¤i olan herkesin halife olabilece¤ini
        
        
          savunurlar. Bu nedenle Hz.Ebubekir’in
        
        
          iktidar› fiiî ve Sünnîler aras›nda fikir ay-
        
        
          r›l›klar›na neden oldu. Dört Halife’den
        
        
          sonra Emevîlere geçen hilâfet, Muavi-
        
        
          ye’nin, o¤lunu halife tayin etmesiyle ba-
        
        
          badan o¤ula geçen bir saltanat fleklini al-
        
        
          d›. Bu dönemde kuvvete dayal› bir ikti-
        
        
          dar süren halifeler, hilâfetin Abbasîlere
        
        
          geçmesinden sonra daha yumuflak bir
        
        
          yönetim sergilediler. Abbasî halifeleri,
        
        
          nesep itibariyle Hz.Muhammed’e yak›n
        
        
          olman›n avantaj›n› kullanarak daha
        
        
          meflru bir konum edindiler. 1055’ten
        
        
          sonraki dönemde Abbasî hilâfeti, Sel-
        
        
          çuklu himayesine girdi. Sonraki dönem-
        
        
          lerde bazen efl zamanl› olarak hüküm
        
        
          süren hilâfet makamlar› oldu. 1031’e
        
        
          kadar Endülüs Emevîlerinde hilâfet var-
        
        
          d›. Fatimîler Devleti 11.yüzy›ldan itiba-
        
        
          ren yaklafl›k üç yüzy›l hilâfeti ellerinde
        
        
          414
        
        
          
            Heyet-i Vekile
          
        
        
          di¤i gibi, düflmanlar bizim hangi davran›fl›m›z›, hangi teflebbüsümü-
        
        
          zü iyi görmüfllerdir veya görebilirler ki, ona göre hareket edelim !
        
        
          E¤er bu düflünce ve görüfle yol açan, “‹stanbul’da, millî davaya ina-
        
        
          nan bir Ali R›za Pafla Hükûmeti vard›r. Meclis-i Mebusan da orada
        
        
          toplanarak millet ve memleketin mukadderat›n› denetlemeye baflla-
        
        
          d›ktan sonra, Heyet-i Temsiliye’nin bat› cepheleriyle, Meclis-i Mebu-
        
        
          san ile ilgi ve iliflkisine ne lüzum kal›r? Bu takdirde, Heyet-i Temsili-
        
        
          ye’nin yaln›z Do¤u illerinin teflkilât› ile ilgilenmesi ve yetinmesi daha
        
        
          yerinde ve daha yararl› olmaz m›?” fleklindeki bir düflünce ve görüfl
        
        
          idiyse, bir dereceye kadar üzerinde durulabilir. Fakat, böyle olunca
        
        
          da, genel durumu, olaylar›n içyüzünü ve gerçek flartlar› görüfl ve an-
        
        
          lay›fl bak›m›ndan. Heyet-i Temsiliye ile Kâz›m Karabekir Pafla aras›n-
        
        
          da doldurulmas› imkâns›z bir hendek oldu¤unu kabul etmek gerekir.
        
        
          Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelmesini düflmanlar kötü görecek-
        
        
          tir, noktas›nda daha çok durularak, belki ileri sürülmüfl olan düflün-
        
        
          ce ve görüflün ç›k›fl kayna¤› daha iyi kavranabilirse de, bizim flimdi-
        
        
          lik buna ay›racak fazla zaman›m›z yoktur.
        
        
          
            Yeni Milletvekilleri ile Ankara’da Görüflme Teflebbüsü
          
        
        
          Efendiler, daha önce söyledi¤im gibi, bir-iki günlük bir toplant› ve
        
        
          görüflme iste¤i ile, milletvekillerini davet için ilk yazd›¤›m›z telgraf-
        
        
          ta -ki bu telgraf›n örne¤ini bas›lm›fl olarak yaz›l› evrak hâlinde pos-
        
        
          tayla göndermifltik- maksat aç›kland›ktan sonra, “Heyet-i Temsili-
        
        
          ye’nin bulunaca¤› bir yerde toplan›lacakt›r; toplant› tarihi, gönderi-
        
        
          lecek milletvekillerinin adlar› ve adresleri belli olduktan sonra ha-
        
        
          berleflilerek kararlaflt›r›lacakt›r. Heyet-i Temsiliye, k›sa bir süre son-
        
        
          ra ‹stanbul’a yak›n bir yere gidecektir.” denmiflti (Belge: 213).
        
        
          
            Nutuk : s.47, 188, 229.
          
        
        
          
            Haklar›nda kanunî ifllem yap›lacak kiflilerle
          
        
        
          
            ilgili olarak 29 May›s 1920’de Mustafa Kemal
          
        
        
          
            taraf›ndan Adliye Vekâleti’ne gönderilen
          
        
        
          
            listenin üst yaz›s›.
          
        
        
          HEYET-‹ TEMS‹L‹YE
        
        
          
            ATATÜRK’ÜN
          
        
        
          
            ANLATIMIYLA
          
        
        
          
            NUTUK’TA