Hilâl-i Ahmer Cemiyeti
          
        
        
          K›z›lay’›n, kurulufl tarihi olan 1877’den
        
        
          bafllayarak 1935’e dek kullan›lan eski
        
        
          ad›. bk. K›z›lay
        
        
          
            Hilmi Bey
          
        
        
          1885 fiavflat/Artvin
        
        
          26 A¤ustos 1926 Ankara
        
        
          Birinci TBMM Ardahan milletvekili.
        
        
          Harbiye Mektebi’nden piyade te¤men
        
        
          rütbesi ile mezun oldu. Yüzbafl›yken
        
        
          ordudan ayr›ld›. ‹ttihat ve Terakki F›r-
        
        
          kas›’nda aktif olarak siyaset yapt›.
        
        
          Memleketi fiavflat’a dönerek çiftçilik
        
        
          ve ticaretle u¤raflt›. Anavatana yeni
        
        
          kat›lan Ardahan’da yap›lan seçimler
        
        
          sonucu 30 Temmuz 1921’de Birinci
        
        
          TBMM’ye Ardahan milletvekili ola-
        
        
          rak kat›ld›. Milletvekilli¤inden sonra
        
        
          fiavflat ve ‹stanbul’da ticaretle u¤raflt›.
        
        
          ‹ttihat ve Terakki’nin yeniden toparla-
        
        
          n›p iktidara gelmesi için çal›flan gizli
        
        
          örgütte yer ald›. 14 Haziran 1926’da
        
        
          Mustafa Kemal’e karfl› düzenlenen su-
        
        
          ikast giriflimiyle iliflkisi oldu¤u iddi-
        
        
          as›yla tutukland›. Ankara ‹stiklâl
        
        
          Mahkemesi’nde yarg›lanarak idam
        
        
          edildi.
        
        
          
            Hilmi Bey (Tunal›)
          
        
        
          bk.
        
        
          
            Tunal› Hilmi
          
        
        
          
            Himaye-i Etfal Cemiyeti
          
        
        
          bk.
        
        
          
            Çocuk Esirgeme Kurumu
          
        
        
          
            Hindemith, Paul
          
        
        
          16 Kas›m 1895 Hanau/Hessen
        
        
          1963 Frankfurt
        
        
          1935-1937 aras› Türk Hükûmeti’nin
        
        
          davetlisi olarak geldi¤i Türkiye’de An-
        
        
          kara Devlet Konservatuvar›’n›n kuru-
        
        
          lufl çal›flmalar›n› bafllatan Yahudi as›ll›
        
        
          Alman besteci, orkestra flefi ve müzik
        
        
          418
        
        
          
            Hilâl-i Ahmer Cemiyeti
          
        
        
          ri’nin özel selâmlar›n› ve hay›r dualar›n› bildirmek ve
        
        
          müjdelemekle fleref duyar, üstün sayg›lar›m›n kabulü-
        
        
          nü rica ederim, Efendim Hazretleri.
        
        
          Baflyaver
        
        
          
            fiekip Hakk›
          
        
        
          (Bu yaz›flmalar› ve karfl›l›kl› sevgi gösterilerini, biz ancak hilâfetin kal-
        
        
          d›r›lmas›ndan ve Halife’nin soyundan gelen kimselerin memleketten
        
        
          ç›kar›lmas›ndan sonra tesadüf eseri olarak ö¤renebildik.)
        
        
          
            Din Oyunu Aktörleri, Halife’yi Bütün ‹slâm Dünyas›na
          
        
        
          
            Hükümdar Yapmak ‹stiyorlard›
          
        
        
          fiunu arz etmeliyim ki, fiükrü Efendi Hoca ile, onu ve imzas›n› ileri sü-
        
        
          ren politikac›lar, sultan veya padiflah unvan›n› tafl›yan bir hükümdar
        
        
          yerine, unvan› halife olan bir hükümdar koyarak konuflmufllar ve iddi-
        
        
          alarda bulunmufllard›. Yaln›z flu farkla ki, herhangi bir memleket ve
        
        
          milletin hükümdar› yerine, dünyan›n dört buca¤›nda kitleler hâlinde
        
        
          yaflayan, türlü türlü ›rktan üç yüz milyonluk bir toplulu¤a hüküm yü-
        
        
          rüten bir hükümdardan, onun görev ve yetkilerinden söz etmifllerdi.
        
        
          Bu, bütün ‹slâm dünyas›na hâkim olacak büyük hükümdar›n eline, kuv-
        
        
          vet olarak, üç yüz milyon Muhammet ümmetinden yaln›z on-on befl
        
        
          milyon Türk halk›n› lütfetmifllerdi. Halife ad›ndaki hükümdar, “yeryü-
        
        
          zündeki bütün Müslümanlar›n ifllerini yönetecek, dünya iflleriyle ilgili
        
        
          hükümlerden, onlar›n ç›karlar›na en uygun olanlar› hakk›nda karar”
        
        
          verecekti. Bütün Müslümanlar›n “haklar›n› savunacak, onlar›n ifllerine
        
        
          ve problemlerine etkili bir azim ve irade ile” sahip ç›kacakt›.
        
        
          Halife ad›ndaki hükümdar, yeryüzündeki üç yüz milyon müslüman ara-
        
        
          s›nda, adaleti sürekli olarak ayakta tutacak, vatandafl haklar›n› göze-
        
        
          tecek, güvenlik ve huzur bozucu olaylara engel olacak, Müslümanlara
        
        
          baflka dinlere ba¤l› olanlardan gelmesi muhtemel sald›r›lar› önleye-
        
        
          cekti. ‹slâm toplulu¤unun güven içinde yaflamas›n›, geliflip kalk›nmas›-
        
        
          n› sa¤lay›c› çareleri haz›rlamakla yükümlü bulunacakt›.
        
        
          Sayg›de¤er Efendiler, bu kadar kara cahil, dünya flartlar›ndan ve ger-
        
        
          çeklerden bu denli habersiz fiükrü Hoca ve benzerlerinin milletimizi
        
        
          kand›rmak için, ‹slâmî hükümler diye yay›mlad›klar› safsatalar›n, ger-
        
        
          çekte tekrarlanacak bir de¤eri yoktur.
        
        
          
            Ancak, yüzy›llar boyunca oldu-
          
        
        
          
            ¤u gibi, bugün de, milletlerin cahilli¤inden ve ba¤nazl›¤›ndan yararla-
          
        
        
          
            narak bin bir türlü siyasî ve flahsî maksatla ç›kar sa¤lamak için, dini
          
        
        
          
            âlet ve vas›ta olarak kullanmak teflebbüsünde bulunanlar›n memleket
          
        
        
          
            içinde de d›fl›nda da var oluflu, ne yaz›k ki, daha bizi bu konuda söz
          
        
        
          
            söylemekten al›koyam›yor. ‹nsanl›k dünyas›nda, din konusundaki uz-
          
        
        
          
            manl›k ve derin bilgi, her türlü hurafelerden ar›narak gerçek bilim ve
          
        
        
          
            tekni¤in ›fl›klar›yla tertemiz ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu
          
        
        
          
            aktörlerine, her yerde rastlanacakt›r.
          
        
        
          fiükrü Hoca’lar›n ne kadar anlams›z, mant›ks›z ve uygulama kabiliyetin-
        
        
          den yoksun düflünce ve hükümler savurduklar›n› anlamamak için cid-
        
        
          den Hoca Efendi gibi allahl›k denilen yarat›klardan olmak lâz›md›r.
        
        
          Onlar›n dedi¤i gibi, halifenin ve hilâfetin otoritesi, bütün dünya Müslü-
        
        
          manlar› üzerinde geçerli olmak gerekince, bütün varl›¤›n› ve kuvvet
        
        
          kaynaklar›n› yaln›z halifenin emir ve yasaklar›na b›rakmakla, Türk hal-
        
        
          k›n›n omuzlar›na bindirilecek yükün ne kadar a¤›r olaca¤›n› insaf edip
        
        
          düflünmek lâz›m gelmez miydi?
        
        
          Onlar›n ileri sürdükleri gerekçe ve hükümlere göre, halife ad›n› tafl›-
        
        
          yan hükümdar; Çin, Hint, Afgan, ‹ran, Irak, Suriye, Filistin, Hicaz, Ye-
        
        
          men, Asir, M›s›r, Trablus, Tunus, Cezayir, Fas, Sudan, k›sacas› dünyan›n
        
        
          dört köflesindeki ‹slâmlar›n ve ‹slâm memleketlerinin ifllerinde yetki
        
        
          sahibi olacakt›.
        
        
          Bu hayalin hiçbir zaman gerçekleflmemifl oldu¤u bilinmektedir. ‹slâm
        
        
          topluluklar›n›n baflka baflka maksatlarla birbirinden ayr›ld›klar›; Eme-
        
        
          vîlerin Endülüs’te, Alevilerin Kuzey Afrika’da, Fat›mîlerin M›s›r’da, Ab-
        
        
          basî’lerin Ba¤dat’ta birer hilâfet yani saltanat kurduklar›; hatta Endü-
        
        
          lüs’te her bin kiflilik bir toplulu¤un “bir halifesi ile bir minberi” oldu¤u,
        
        
          Hoca fiükrü imzal› broflürde de yer alm›flt›r.
        
        
          Bu tarihî gerçe¤i bilmezlikten gelerek, hemen hepsi yabanc› devletle-
        
        
          rin idaresi alt›nda bulunan veya ba¤›ms›z olan Müslüman milletlere ve
        
        
          devletlere, Halife ad› alt›nda bir hükümdar tayin etmek ak›l ve gerçek
        
        
          ile ba¤daflt›r›labilir miydi? Hele, böyle bir hükümdar›n mevkiini koru-
        
        
          mak için, bir avuç Türkiye halk›n› o hükümdar›n emrine vermek, onu
        
        
          yok etmek için uygulanagelen tedbirlerin en etkilisi olmaz m›yd›? “Ha-
        
        
          lifenin görevi ruhanî de¤ildir”, “hilâfetin temeli maddî iktidar ve hükû-
        
        
          met kuvvetidir” diyenlerin, hilâfetin devlet, halifenin devlet baflkan›
        
        
          oldu¤unu ifade ve ispat ettikleri ve maksatlar›n›n halife unvan›n› tafl›-
        
        
          yan bir zat› Türkiye Devleti’nin baflkanl›¤›na geçirmek oldu¤u kolayl›k-
        
        
          la anlafl›labiliyordu.  Sayg›de¤er Efendiler, fiükrü Hoca Efendi’nin ve
        
        
          politikac› arkadafllar›n›n, siyasî maksatlar›n› aç›ktan a盤a ortaya koy-
        
        
          may›p, bunu bütün ‹slâm dünyas›na maletmek istedikleri, dinî bir ko-
        
        
          nu olarak ele almalar›, hilâfet oyunca¤›n›n ortadan kald›r›lmas›n› ça-
        
        
          buklaflt›rmaktan baflka bir sonuç vermemifltir.
        
        
          
            Nutuk : s.476
          
        
        
          
            Hilmi Bey
          
        
        
          
            Son halife Abdülmecid’e,
          
        
        
          
            TBMM taraf›ndan hilâfet
          
        
        
          
            makam›na seçildi¤ini
          
        
        
          
            bildiren, Mustafa Kemal
          
        
        
          
            imzal› 19 Kas›m 1922
          
        
        
          
            tarihli tebli¤.
          
        
        
          H‹LÂFET‹N KALDIRILMASI
        
        
          
            ATATÜRK’ÜN
          
        
        
          
            ANLATIMIYLA
          
        
        
          
            NUTUK’TA