001-321emin.QXD - page 813

781
Takrir-i Sükûn Kanunu
(Huzuru Koruma Kanunu)
fieyh Said Ayaklanmas› s›ras›nda 4
Mart 1925’te ç›kar›l›p 4 Mart 1929’a
dek yürürlükte kalan ola¤anüstü yöne-
tim yasas›. ‹ki y›ll›k bir süre için ç›kar›-
lan yasayla, ülkenin sosyal düzenini, hu-
zur ve sükûnunu, güvenli¤ini y›kmaya
yönelen her türlü teflkilât, teflvik ve te-
flebbüs ve yay›n› önleme yetkisi Bakan-
lar Kurulu’na verildi. Ard›ndan biri fiark
‹stiklâl Mahkemesi ad›yla isyan bölge-
sinde, di¤eri de Ankara’da olmak üzere
iki ‹stiklâl Mahkemesi kuruldu. Bafll›ca
iki maddeden oluflan yasan›n uygulan-
mas›n›n ilk ad›m› olarak yirmiye yak›n
gazete ve dergi yan› s›ra Terakkiperver
Cumhuriyet F›rkas› kapat›ld›. Zekeriya
Sertel ve Cevat fiakir (Halikarnas Bal›k-
ç›s›) gibi yazarlar üçer y›l kalebentlik
cezas›na mahkûm edildi. 1925’te Anka-
ra ‹stiklâl Mahkemesi taraf›ndan yürütü-
len “Büyük Komünist Davas›” sonunda
da birçok kifli 7 ilâ 15 y›l aras› hapisle
cezaland›r›ld›. Yasa, iki y›l için ç›kar›l-
d›ysa da 2 Mart 1927’de iki y›l daha
uzat›ld› ve 4 Mart 1929’da kendili¤in-
den yürürlükten kalkt›.
Takrir-i Sükûn Kanunu (Huzuru Koruma Kanunu)
(...) Politika dünyas›nda birçok oyunlar görülür. Fakat, kutsal bir ül-
künün kendini ortaya koydu¤u Cumhuriyet rejimine, ça¤dafl yenilefl-
meye karfl›, cahillik, ba¤nazl›k ve her türlü düflmanl›k aya¤a kalkt›¤›
zaman, özellikle yenilikçi ve cumhuriyetçi olanlar›n yeri, gerçekten
yenilikçi ve cumhuriyetçi olanlar›n yan›d›r. Yoksa gericilerin ümit ve
faaliyet kayna¤› olan saf de¤il...
Ne oldu Efendiler? Hükûmet ve Meclis ola¤anüstü tedbirler almay›
gerekli gördü. Takrir-i Sükûn Kanunu’nu (Huzur ve Güvenli¤i Sa¤-
lama Kanunu) ç›kard›. ‹stiklâl Mahkemeleri’ni kurdu. Ordunun savafla
haz›r sekiz-dokuz tümenini, uzun zaman isyan› bast›rmak üzere
görevlendirdi. “Terakkiperver Cumhuriyet F›rkas›” denilen zararl›
siyasî kuruluflu kapatt›.
Cumhuriyet Düflmanlar›n›n Son Alçakça Teflebbüsleri
Bütün bu yap›lanlar, elbette Cumhuriyet’in baflar›s› ile sonuçland›.
Asiler yok edildi. Fakat Cumhuriyet düflmanlar›, büyük komplonun
bütün safhalar› ile son buldu¤unu kabul etmediler. Alçakças›na son
bir teflebbüse girifltiler. Bu teflebbüsler ‹zmir suikast› olarak kendini
gösterdi. Cumhuriyet mahkemelerinin ezici pençesi, bu defa da Cum-
huriyet’i suikastç›lar›n elinden kurtarmay› baflard›.
Memlekette Huzur ve Güvenli¤i Sa¤lamak ‹çin Uygulanan
Ola¤anüstü Tedbirlerin ‹yi Sonuçlar›
Sayg›de¤er Efendiler, durumun ciddîleflmesi üzerine, hükûmetçe
ola¤anüstü tedbirler al›nmas› gerekti¤i yolundaki görüflümüzü ilk
defa ortaya koydu¤umuz zaman, bunu iyi karfl›lamayanlar vard›.
Takrir-i Sükûn Kanunu’nu ve ‹stiklâl Mahkemeleri’ni bir bask› vas›tas›
olarak kullanaca¤›m›z düflüncesini ortaya atanlar ve bu düflünceyi
benimsetmeye çal›flanlar oldu.
fiüphe yok ki, zaman ve olaylar, bu nefret verici düflünceyi afl›lamaya
çal›flanlar›, elbette utan›lacak bir duruma düflürmüfltür.
Biz, al›nan fakat kanunî olan bu ola¤anüstü tedbirleri, hiçbir zaman
ve hiçbir flekilde kanunun üstüne ç›kmak için bir vas›ta olarak kul-
lanmad›k. Aksine, memlekette huzur ve güvenli¤i sa¤lamak için uy-
gulad›k. Biz o tedbirleri, milletin medenî ve sosyal alandaki gelifl-
mesinde yararl› k›ld›k.
Efendiler, ald›¤›m›z ola¤anüstü tedbirlerin uygulanmas›na gerek kal-
mad›¤› görüldükçe, onlar›n uygulamadan kald›r›lmas›nda tereddüt
edilmemifltir. Nitekim, ‹stiklâl Mahkemeleri, zaman›nda kald›r›ld›¤›
gibi, Takrir-i Sükûn Kanunu da yürürlük süresinin sonunda, yeniden
Büyük Millet Meclisi’nin incelemesine sunuldu. Meclis, kanunun bir
süre daha yürürlükte kalmas›n› gerekli bulmuflsa, elbette bu, milletin
ve Cumhuriyet’in yüksek yararlar› içindir. Yüce Meclis’in elimize is-
tibdat vas›tas› verme gayesi güderek böyle bir karar ald›¤›
düflünülebilir mi?
Efendiler, Takrir-i Sükûn Kanunu’nun yürürlükte ve ‹stiklâl Mah-
kemeleri’nin faaliyette bulundu¤u süre içinde yap›lan iflleri
gözönüne getirecek olursan›z, Meclis’in ve milletin güven ve
itimad›n›n tamamen yerinde kullan›lm›fl oldu¤u kendili¤inden an-
lafl›l›r.
Memlekette ç›kar›lan büyük isyan ve haz›rlanan suikast tertipleri
bast›r›larak sa¤lanan güvenlik ve huzur, elbette bütün milletçe
memnunlukla karfl›lanm›flt›r.
Efendiler, milletimizin bafl›na giymekte oldu¤u, cahillik, gaflet, taas-
sup, yenilik ve medeniyet düflmanl›¤›n›n belirgin iflareti gibi görünen
fesi atarak, onun yerine bütün medenî dünyaca bafll›k olarak kul-
lan›lan flapkay› giymek ve böylece, Türk milletinin medenî toplumlar-
dan zihniyet bak›m›ndan da hiçbir ayr›l›¤› bulunmad›¤›n› göstermek
kaç›n›lmaz oluyordu. Bunu, Takrir-i Sükûn Kanunu yürürlükte iken
yapt›k. Bu kanun yürürlükte olmasayd› yine yapacakt›k. Fakat, bu uy-
gulamada, kanunun yürürlükte oluflu da kolayl›k sa¤lam›fl oldu
denirse, bu, çok do¤rudur. Gerçekten de Takrir-i Sükûn Kanunu’nun
yürürlükte olmas›, baz› gericilerin, milleti genifl ölçüde zehir-
lemesine meydan vermemifltir. Gerçi, bir Bursa Milletvekili, yasama
görevi boyunca, hiçbir zaman kürsüye ç›kmam›fl ve hiçbir zaman
Meclis’te milletin ve Cumhuriyet’in ç›karlar›n› savunmak için a¤z›na
bir tek kelime bile almam›fl olan Bursa Milletvekili Nurettin Pafla, yal-
n›z flapka giyilmesinin aleyhine uzun bir önerge vermifl ve bunu
savunmak için kürsüye ç›km›flt›r. fiapka giydirilmesinin “temel hak-
lara, millî hâkimiyete ve kifli dokunulmazl›¤›na ayk›r› bir ifllem” ol-
du¤unu iddia etmifl ve bunun “halka uygulanmamas›n› sa¤lamaya”
çal›flm›flt›r. Ancak, Nurettin Pafla’n›n, millet kürsüsünden alevlendir-
meyi baflarabildi¤i taassup ve gericilik duygular› sonunda birkaç yer
de, o da yaln›z birkaç gericinin, ‹stiklâl Mahkemeleri’nde hesap ver-
meleriyle söndü.
Efendiler, tekke ve zaviyelerle, türbelerin kapat›lmas› ve bütün
tarikatlarla, fleyhlik, dervifllik, müritlik, çelebilik, falc›l›k, büyücülük
ve türbedarl›k vb. birtak›m unvanlar›n kald›r›lmas› ve yasaklanmas›
da Takrir-i Sükûn Kanunu yürürlükte iken yap›lm›flt›r. Bu konularla il-
gili yürütme ve uygulamalar›n, toplumumuzun, hurafelere inanan, il-
kel bir kavim olmad›¤›n› göstermek bak›m›ndan ne kadar gerekli ol-
du¤u takdir olunur.
Birtak›m fleyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babalar›n,
emirlerin arkas›ndan sürüklenen, kaderlerini ve hayatlar›n› falc›lara,
büyücülere, üfürükçülere, muskac›lar›n ellerine b›rakan insanlardan
meydana gelmifl bir toplulu¤a bir millet gözüyle bak›labilir mi?
Milletimizin kendine has niteli¤ini yanl›fl flekilde gösterebilen ve yüz-
y›llarca göstermifl olan bu gibi unsurlar ve kurulufllar, yeni Türkiye
Devleti’nde, Türkiye Cumhuriyeti’nde devam ettirilmeli miydi? Buna
önem vermemek, ilerleme ve yenileflme ad›na pek büyük ve düzeltil-
mesi imkâns›z bir yan›lma olmaz m›yd›? ‹flte biz, Takrir-i Sükûn
Kanunu’nun yürürlükte olmas›ndan yararland›k ise, bu tarihî hatay›
bir daha ifllememek için, milletimizin aln›n› oldu¤u gibi aç›k ve ak
göstermek için, milletimizin mutaass›p ve ortaça¤ zihniyetinde ol-
mad›¤›n› ispat etmek için yararland›k.
(….)
Nutuk : s.604.
‹kdam gazetesinin 5 Mart 1929
tarihli haberi: Takrir-i Sükûn
Kanunu kalkt›.
Takrir-i Sükûn Kanunu gere¤i Ba-
kanlar Kurulu karar›yla ‹stan-
bul’da alt› gazetenin kapat›ld›¤›
haberi (Vakit, 7 Mart 1925).
TAKR‹R-‹ SÜKÛN KANUNU
ATATÜRK’ÜN
ANLATIMIYLA
NUTUK’TA
1...,803,804,805,806,807,808,809,810,811,812 814,815,816,817,818,819,820,821,822,823,...960
Powered by FlippingBook