turkce sozluk - page 153

tafllara çarparak ses ç›karmak.
ça¤›lt›
a.
Suyun, akarken kayalara, tafllara
çarpt›¤›nda ç›karm›fl oldu¤u ses.
ça¤›rmak
(-i)
1.
Birinin gelmesini kendisi-
ne yüksek sesle söylemek, seslenmek:
Seni ça¤›r›yor, duymuyor musun?
2.
(-
i, -e)
Birinin bir yere gelmesini istemek,
davet etmek:
Beni akflam yeme¤ine ça-
¤›rd›lar.
ça¤›rtkan
a.
Ötüflüyle, kendi türünden kufl-
lar› çevresine toplamas› için avc›lar›n
yararland›¤› kufl, 盤›rtkan.
ça¤›rtmaç
a.
Tellal.
ça¤la
a. (ça’¤la)
Badem, kay›s›, erik gibi
çekirdekli yemifllerin yenilebilen ham
biçimi.
ça¤lamak
(nsz.)
1.
(su) Köpürerek ve ses
ç›kararak coflkun bir biçimde akmak.
2.
mec.
Coflmak.
ça¤layan
a.
Küçük bir akarsuyun çok yük-
sek olmayan bir yerden akt›¤› yer, küçük
çavlan.
ça¤mak
(-e)
(günefl ›fl›¤›) Vurmak.
ça¤r›
a.
Birinin bir yere gelmesini isteme,
davet.
ça¤r›l›k, -¤›
a.
Davetiye, okuntu.
ça¤r›lmak
(nsz., -e)
Ça¤›rmak eylemine
konu olmak:
Toplant›ya siz de ça¤r›ld›-
n›z.
ça¤r›fl›m
a.
Bir sözcü¤ün, bir nesnenin, bir
düflüncenin ya da bir görüntünün bir
baflkas›n› an›msatmas›.
ça¤r›flmak
(nsz., -le)
1.
Birbirini ça¤›rmak.
2.
Hep birlikte ba¤›rmak, yaygara et-
mek.
ça¤r›flt›rmak
(-i)
1.
Bir ça¤r›fl›ma neden
olmak:
Bu kad›nca¤›z bana annemi ça¤-
r›flt›r›yor.
2.
Akla getirmek, an›msat-
mak.
çakal
a. Far.
1.
hayb.
Et oburlardan, sürü
hâlinde yaflayan, tilki büyüklü¤ünde bir
yaban hayvan›.
2.
argo
Kurnaz, yalanc›,
düzenci kimse.
çakar
a.
1.
Denizdeki s›¤ ve kayal›k bölge-
leri belirten, belirli aral›klarla yan›p sö-
nen küçük fener.
2.
Bir bal›k a¤› türü:
uskumru çakar›.
çakaralmaz
a. alay
Tabanca.
çak›
a.
Aç›l›p kapanan, bir ya da birkaç
a¤›zl› küçük cep b›ça¤›.
cak› gibi
canl›,
çevik, atak
çak›l
a.
Deniz ve akarsu yataklar›nda kaya-
lar›n sürtünmesiyle oluflmufl küçük tafl
parças›.
çak›lmak
(nsz.)
1.
Çakmak eylemine konu
olmak:
Tüm çiviler çak›ld›.
2.
(-e)
H›zla
düflmek, h›zla düflüp saplanmak:
Üçün-
cü kat›n balkonundan yere çak›ld›.
çak›m
a.
1.
fiimflek.
2.
K›v›lc›m.
çak›r
ön a.
(göz için) Yeflile çalan mavi:
Ça-
k›r gözlerini dikmifl bak›yordu.
çak›rkeyif
ön a.
Yar› sarhofl.
çak›fl›k
ön a. mat.
Çak›flm›fl olan:
çak›fl›k
flekiller.
çak›flmak
(nsz., -le)
1.
Birbirine geçmek,
üst üste gelmek, ayn› zamana rastla-
mak:
Televizyonda izlemek istedi¤im iki
program çak›fl›yor.
2.
mat.
Do¤ru, aç›,
yüzey gibi geometrik biçimler üst üste
konuldu¤unda birbirini bütünüyle örte-
rek eflit olmak.
çakmak, -¤› (I)
a.
1.
Tafla vuruldu¤unda k›-
v›lc›m ç›karan çelik parças›.
2.
Atefl yak-
makta kullan›lan küçük ayg›t:
gazl› çak-
mak.
çakmak (II)
(-i, -e)
1.
Sivri uçlu bir fleyi
üstten vurarak bir yere sokmak, sapla-
mak:
Yere büyük bir kaz›k çakt›.
2.
Çivi
ile tutturmak:
fiu tabloyu duvara çakar
m›s›n?
3.
argo
Vurmak:
Birdenbire su-
rat›ma bir yumruk çakt›.
4.
(-i, -den)
tkz.
Anlamak, fark›na varmak:
Yalan
söyledi¤ini gözlerinden çakt›m.
5.
Yak-
mak:
Çakma¤›n niçin çakm›yor?
6.
Pa-
r›ldamak, ›fl›k vermek:
fiimflek çakt›.
7.
tkz.
(iflaret için) Yapmak, etmek:
Bir se-
lam çakt›, sonra da ç›k›p gitti.
8.
argo
S›n›fta kalmak:
Bu y›l ben de çakt›m.
çakmak tafl›
a. yerb.
Demir ya da çeli¤e
sürtüldü¤ünde k›v›lc›m ç›kartan bir çe-
ça¤›lt›
çakmak tafl›
153
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 153
1...,143,144,145,146,147,148,149,150,151,152 154,155,156,157,158,159,160,161,162,163,...688
Powered by FlippingBook