Ceketinin dü¤mesi düflmüfl. Onur,
a¤açtan düfltü.
3.
Yere devrilmek, y›k›l-
mak:
Aya¤› kay›nca düfltü.
4.
(hava ta-
fl›tlar› için) Kaza sonucu h›zla yere çarp-
mak, çak›lmak:
Bir uçak düflmüfl.
5.
Ya¤mak:
Da¤lara kar düflmüfl.
6.
Afl›r›
ilgi ve sevgi göstermek:
Çocu¤un üstü-
ne çok düflüyorsunuz.
7.
Yak›fl›k almak:
Bu ifli yapmak size düfler.
8.
Bulunmak:
Hapse düflmüfl.
9.
Yönetimden, ifl ba-
fl›ndan uzaklaflmak:
Hükûmet düfltü.
10.
Etkisi, h›z›, gücü azalmak:
S›cakl›k
düfltü.
11.
Savafl s›ras›nda direniflini yi-
tirerek teslim olmak:
Varflova düfltü.
12.
Vurmak, de¤mek:
A¤açlar›n gölgesi
nehre düflüyordu.
13.
(yer, bina vb.
için) Bir yere, yöne rastlamak:
Bizim ev,
f›r›n›n karfl›s›na düflüyor.
14.
Bir fleyin
tutkunu olmak:
Son zamanlarda televiz-
yona çok düfltü.
15.
Biriyle çal›flmak,
yaflamak; ayn› yerde bulunmak duru-
munda kalmak:
Çocu¤umuz tan›d›k bir
ö¤retmene düfltü.
16.
Birinin pay›na
denk gelmek:
Sana da üç ceviz düflüyor.
17.
(olay için) Belirli bir zamana denk
gelmek:
O olay, bizim kente göç etti¤i-
miz tarihlere düflüyor.
18.
F›rsat ç›k-
mak:
Kelepir bir ev düfltü, biz de ald›k.
19.
Bir durumdan baflka bir duruma
geçmek, kendini o durumun içinde bul-
mak:
ekonomik s›k›nt›ya düflmek.
20.
Baz› adlarla kullan›ld›¤›nda istenmeyen,
olumsuz; bazen de ac› veren bir duru-
mu anlatan deyim de¤erinde kal›plafl-
m›fl sözler oluflturur:
gülünç düflmek,
esir düflmek.
düflük
ön a.
1.
Afla¤›ya do¤ru düflmüfl,
sarkm›fl: düflük çorap.
2.
Nicelik, bü-
yüklük bak›m›ndan az:
düflük ücret.
3.
Belli dil kurallar›na uymayan:
düflük
tümce.
4.
Onurunu, sayg›nl›¤›n› yitir-
mifl.
5.
a.
Geliflimini tamamlayamadan
zaman›ndan önce ölü olarak do¤an yav-
ru.
düflün
a.
Zihinde tasarlanan, biçimlendiri-
len, biçimlendirilen nesne, olay, düflün-
ce.
düflünce
a.
1.
Düflünme sonucu var›lan ve
baflkalar›na iletilebilen zihinsel ürün, fi-
kir, mütalaa.
2.
D›fl dünyan›n insan zih-
nine yans›mas›.
3.
Tasa, kayg›, s›k›nt›,
endifle:
Ya unuturlarsa, diye bende bir
düflünce olufltu.
4.
Tasar›, niyet:
Henüz
gelece¤e dair bir düflüncem yok.
5.
fel.
‹nsan›n maddesel ve toplumsal gerçek-
lik karfl›s›nda kavramlar ortaya koyma-
s›n›, bunlar› birlefltirmesini ve yeni bil-
giler edinip ak›l yürütmesini sa¤layan
süreçlerin tümü.
düflünce özgürlü¤ü
a.
Düflüncenin aç›kla-
n›p yay›lmas›n›n yasaklarla s›n›rland›r›l-
mamas›.
düflünceli
ön a.
1.
Düflünerek davranan,
anlay›fll›, ölçülü.
2.
mec.
Kayg›l›, tasal›.
düflüncesiz
ön a.
Düflünmeden davranan.
2.
mec.
Tasas›z, kayg›s›z.
düflündürmek
(-i)
1.
Belirli bir biçimde dü-
flünmesine neden olmak.
2.
mec.
Kay-
g›land›rmak, tasaland›rmak.
düflündürücü
ön a.
1.
Düflünmeye neden
olan, üzerinde düflünülmesi gereken.
2.
mec.
Kayg›land›ran, tasaland›ran.
düflünmek
(-i)
1.
Bir sonuca varmak ama-
c›yla bir konunun bütün yönlerini ince-
leyerek, karfl›laflt›rarak, dikkatini o konu
üzerinde yo¤unlaflt›rarak düflünce üret-
mek; zihinsel yetiler oluflturmak; muha-
keme etmek:
Sen bu konuda ne düflü-
nüyorsun?
2.
Akl›ndan geçirmek, haya-
linde canland›rmak, göz önüne getir-
mek:
Sürekli annesini düflünüyordu.
3.
Zihniyle aray›p bulmak:
Bu soruna bir
çare düflünün.
4.
Bir fleye karfl› ilgili ve
titiz davranmak:
Bu kadar para harca-
mamal›s›n, gelece¤ini de düflünmelisin.
5.
Ne olabilece¤ini önceden kestirmek,
ak›l etmek:
Bu iflin kötü sonuçlanabile-
ce¤ini düflünmeliydin.
6.
Tasarlamak:
Yar›n dönmeyi düflünüyorum.
7.
Bir fley
ya da biri için belirli bir görüflü tafl›mak:
düflük
düflünmek
229
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 229